Fotoğrafım
Tokat, Kelkit, Yeşilırmak ve Çekerek Nehri boyunca kurulan Hitit, Frig yerleşim alanları M.Ö. 4000- 2500 yılları arasında yüksek düzeyde kültür ve sanat yaşamına sahip olmuştur. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Tokat, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illeri arasındadır. Komşuları, kuzeyde Samsun, kuzeydoğuda Ordu, doğu ve güneyde Sivas, güneybatıda Yozgat ve batıda Amasya illeri ile çevrilidir. Yüzölçümü: 9.958 km² Nüfus: 620.772 İl Trafik No: 60 Posta Kodu: 60100 Şehirler arası telefon kod: 356 Tokat İlçeleri : Almus, Artova, Başçiftlik, Erbaa, Niksar, Pazar, Reşadiye, Sulusaray, Turhal, Yeşilyurt ve Zile'dir

20 Aralık 2008 Cumartesi

Tokat Hakkında Genel Bilgi

Topraklarının küçük bir bölümü İç Anadolu Bölgesi, daha büyük bölümü de Karadeniz Bölgesi’ne yer alan Tokat, kuzeyinde Samsun, kuzeydoğusunda Ordu, güney ve güneydoğusunda Sivas, güneybatısında Yozgat, batısında Amasya ile çevrilidir. Yeşilırmak vadisi üzerinde yer alan il topraklarını Kuzey Anadolu Dağlarının uzantıları engebelendirir. İl topraklarının kuzeyini Canik dağları (Killiktepe 1.546 m.), doğu kesimini Köse Dağları ve Asmalıdağ, güneyini doruğu il sınırları dışında kalan deveci Dağları ile Çamlıbel Dağı, batısını Buzluk ve Sakarat dağları, iç kesimini de Yaylacık Dağı (Büyük Yaykıl Tepesi’nde 1.622 m.) ile Mamo Dağı (İmamgazi Tepesi’nde 1.792 m.) engebelendirmektedir. İlin en yüksek noktası güneydoğusunda Asmalıdağ’ın 2.416 m.ye ulaşan doruğudur. Dağların yüksek kesimleri kayın ve sarıçam ormanları ile kaplıdır. Çoruh-Kelkit Vadi oluğunun batı bölümünü oluşturan Kelkit Irmağı Vadisi tabanının genişlediği kesimlerde yer alan ve birer çöküntü alanı olan Niksar ve Erbaa ovaları, Taşova’nın güneydoğu bölümü, Yeşilırmak Vadisinde Tokat ile Turhal arasında uzanan Kazova ile güney kesimindeki Artova Ovası ilin belli başlı düzlükleridir. Zile, Omala ovaları ile Topçam, Batmantaş, Muhat, Dumanlı, Seleman, Bozçalı, Kızılcaören Çamiçi yaylaları da ilin diğer düzlükleridir. İl topraklarını Kelkit Irmağı ile Yeşilırmak sulamaktadır. İl sınırlarından kaynaklanan tüm akarsular Karadeniz’e ulaşır. Bu suların büyük bir bölümünü toplayan kelkit Irmağı ile Yeşilırmak Erbaa Ovasının kuzeybatı kesiminde birleşirler. Yeşilırmak’a katılan başlıca kollar Çekerek ve Karakuş Çaylarıdır. Yeşilırmak’ın başlangıç kolu olan Tozanlı Çayı batı ve kuzeyde doğal sınırı oluşturur. Sakarat Dağı’nın doğu uzantıları ve Köse Dağları, kelkit Irmağı ile Yeşilırmak’ın il sınırları içerisinde kalan bölümlerinin su toplama alanlarını birbirinden ayırır. İlin kuzey kesiminden kaynaklanan Yıldız Çayı Kızılırmak’ın kollarındandır. İl sınırları içerisindeki başlıca göller Göllüköy Gölü ve Zinav Gölü (Çukurgöl), Almus, Ataköy, Belpınar ve Boztepe Baraj gölleridir. Hasan Uğurlu Baraj Gölünün bir bölümü de Tokat ili sınırları içerisindedir. Deniz seviyesinden 623 m. yükseklikteki İlin yüzölçümü 9.958 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 828.027’dir. Tokat ili Karadeniz kıyısı ile İç Anadolu arasında geçit alanı durumunda olup, bölgede değişik yörelerde değişik iklim hüküm sürmektedir. Kelkit Vadisinde kışlar ılık ve yazlar sıcak geçerken, Reşadiye’nin güneyinde Akdeniz Bölgesi iklimini andıran bir iklim görülmektedir. Tozanlı vadisinde kışlar ılık, yazlar serin geçerken, Çekerek bölümünde, yayla karakteri sert kışlar, serin yazlar görülür. Tokat’ın doğal bitki örtüsü genelde step görünümündedir. Ormanlarla kaplı dağların yüksek kesimlerinde yaylalar yer almakta olup, dağların hemen hemen hepsi ormanlarla kaplıdır. Tokat, Kuzey Anadolu Kırık Fay hattı üzerinde yer almasından ötürü Birinci derecede deprem bölgesinin sınırları içerisindedir. Bundan dolayı 1942 yılında meydana gelen Niksar-Erbaa depremi Tokat yöresinde büyük can kaybı ve yıkıma neden olmuştur.İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, endüstri ve ticarete dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında buğday, arpa, mısır, baklagiller, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği, patates, soğan, üzüm, mısır, karpuz, tütün ve diğer sebzeler gelmektedir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmekte olup, ovalık alanlarda sığır ve manda, yaylaların bulunduğu dağlık kesimlerde de koyun ve kıl keçisi, Zile yöresinde de Ankara keçisi yetiştirilir. Ayrıca süt hayvancılığını geliştirmek amacı ile her türlü ıslah çalışmaları yapılmaktadır. Montofon ırkının yanında Holstein ırkı ile Kelkit vadisinde önemli miktarda Newjersy melezi yetiştirilmektedir. Koyunculukta Karagül koyunlarının yetiştirilmesi için üreticiler teşvik edilmektedir. Tavukçuluk ve arıcılığın yanı sıra göllerde az miktarda balıkçılık yapılmaktadır. Orman bakımından oldukça zengin olan ilde ormancılık da çok önem taşımaktadır. 1973-1980 arasında kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınan Tokat ilinde sanayii pek fazla gelişmemiştir. İlde sanayii kuruluşu olarak; Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Tokat Sigara fabrikası ile un, süt ürünleri, yem, şarap, konserve, tuğla ve kiremit, orman ürünleri, tarım alet ve makineleri üreten fabrikalar bulunmaktadır. Küçük sanayii kuruluşu olarak da metal eşya üreten, dokumacılıkla uğraşan, orman ürünlerini işleyen, çeşitli araçların onarım ve bakımını yapan atölyeler bulunmaktadır. İl topraklarında çimento hammaddesi, Reşadiye’de betonit, Turhal yöresinde de antimon, kireçtaşı ve traverten içeren cevher yatakları vardır. Tokat ve çevresinde, özellikle Maşathöyük ve Horoztepe’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular yörenin Kalkolitik Çağdan (MÖ.5500-3500) beri yerleşim alanı olduğunu göstermiştir. MÖ. XVII.yüzyılda Hititlerin egemenliği altında kalan yöre, MÖ.XV. ve VIII.yüzyıllar arasında Kaşkalar tarafından istilaya uğramış ve yakılıp yıkılmıştır. Ege göç kavimleriyle Batı Anadolu’yu istila eden Frigler Tokat yöresindeki Çekerek, Tozanlı, Kelkit Çayı boylarında kurulu Hitit kentlerini işgal etmişlerdir. Maşathöyük’te Frig dönemine ait yapılar ve çeşitli buluntular ele geçmiştir. Karadeniz’den gelen Kimmerlerin Frig egemenliğine son vermesi ile Yöreye MÖ.VI.yüzyılda Medler, daha sonra da Perslerin hakim olmuşlardır. Pers yönetimi sırasında Büyük Kapadokya Satraplığı’nın sınırları içerisinde kalmıştır. Bu dönemde yöredeki başlıca yerleşme, dinsel ve ticari açıdan büyük önem taşıyan Komana idi. Bugünkü Tokat ili’nin yakınlarında yer alan Gömenek Kalesi’nin bulunduğu yerde kurulmuş olan Komana kenti, Kapadokya’daki Komana ile karıştırılmamak için Komana Pontika adı ile anılmıştır. Daha sonra Kapadokya’nın kuzeyindeki Pontus Kapadokiası’na bağlanan yöre MÖ.IV.yüzyıl sonlarında Makedonyalıların egemenliği altına girmiştir.Büyük İskender’in ölümünden sonra, komutanları arasındaki anlaşmazlıktan doğan karışıklık sırasında Pers kökenli I.Mithradetes, MÖ.IV.yüzyıl başlarında yöreyi de içerisine alan topraklarda Pontus Krallığını kurmuştur. Giderek güçlenen Pontus Kralları Niksar, Turhal ve Zile’de Gazafilaklia denen güçlü kaleler, Komana ve Erbaa’da da tapınak, saray ve villalar yapmışlardır. Karadeniz kıyılarında güçlenen, zamanla Anadolu’nun büyük bir bölümünü egemenlik içine alan Pontus Krallığı, Anadolu’yu istila eden Roma ordularına karşı uzun yıllar süren savaşmışlar, bu savaşlar sonucunda da MÖ.I.yüzyılda yöre kesin olarak Romalıların eline geçmiştir. Pontus’un güçlü direnişini kırmak için Roma, en güçlü generallerini Küçük Asya’ya göndermiş, Amiral Triarius, Sulla, V.Flaccus, Lucullus ve Pompeius büyük mücadeleler vermişlerdir. MÖ. 47’de J. Sezar Zile’ye gelmiş ve Roma’ya başkaldıran Pontus asıllı Basforos kralı II.Pharnake’nin orduları ile Altıağaç mevkiinde karşılaşmış ve büyük zafer kazanmıştır. Sezar “Veni, Vidi, Vici” (Geldim, gördüm, yendim) diyerek Roma’ya bildirmiştir. 400 yıl süren Roma egemenliği sırasında Tokat ve yöresinde ticaret, bayındırlık ve ulaşım gelişmiş, kentler imar edilmiş, Komana, Niksar, Zile ve Sulusaray’ın önemi artmıştır. Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalan yöre, bu dönemde VIII.yüzyıldan sonra Arap akınlarına uğramış, Bizanslılar ile Araplar arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Gümüştekin Ahmet Gazi’nin orduları Anadolu’nun büyük bölümünü ele geçirerek bağımsız beylikler kurmuşlardır. Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melik Şah’ın komutanlarından Gümüştekin Ahmet Gazi, Önce Sivas’ı ve 1095 yılında da Niksar’ı başkent yapmış, daha sonra Tokat, Zile, Turhal, Zonusa’yı birliğine katmıştır. Anadolu Selçuklu devletinden ayrı, bağımsız bir devlet kuran Danismendoğuları daha sonra Kayseri ve Malatya’yı da alarak güçlenmişler, güneye inerek Antakya Bohemont Prensliğine, Akdeniz’de de Klikya krallığına son vermişlerdir. 1240’ta çıkan Baba İshak Ayaklanmasından etkilenen yöre Kösedağ Savaşı’nın (1243) ardından Moğolların egemenliği altına girmiştir. İlhanlı yönetimi sırasında Anadolu Selçuklularının hanedan çekişmelerine sahne olmuş ve Moğollar tarafından yağmalanmıştır.Daha sonra doğrudan İlhanlı yönetimine giren yöre 1340’ta Eretna Beyliği’ne, 1388’de Kadı Burhaneddin devleti’nin yönetimine girmiştir. Ardından Akkoyunluların eline geçen yöre, 1399’da Osmanlı topraklarına katılmıştır. XV.yüzyıl başlarında bir süre Timur’un yönetimi altında kalmış, 1413’te yeniden Osmanlı topraklarına katılmıştır. XVI. ve XVII.yüzyıllarda çıkan Celali Ayaklanmalarından büyük zarar görmüştür. Eski ismi Dar Ün-Nasr olan yöre, XIX.yüzyıl sonlarında Sivas Vilayetine bağlı Tokat sancağının yönetimi içerisinde idi. 1872’de Belediyesi kurulan Tokat, 1863’te nahiye, 1878’de Mutasarrıflık. 1920’de müstakil Liva olmuştur. 1920’de Zile Ayaklanmasından etkilenmiş, aynı yılın sonlarında silahlı Pontus çetelerinin giriştiği eylemler, 1921’de Nurettin Paşa komutasındaki bir ordu tarafından ve yöre halkının bir bölümünü oluşturan Rumların Anadolu’daki başka bölgelere yerleştirilmesi ile bastırılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1923 yılında İl konumuna getirilmiştir. Tokat’a günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Komana antik kenti kalıntıları, Tokat Kalesi, Sulusaray, Maşathöyük, Gök Medrese, Yağıbasan Medresesi (XII.yüzyıl), Hatuniye Medresesi (1485), Garipler Camisi, Sümbül Baba Zaviyesi (1292), Hamza Bey Camisi (1412), Meydan Camisi (1485), Behzat Camisi (XVI.yüzyıl), Tokat Ulu Camisi (1679), Ali Paşa Camisi (XVI.yüzyıl), Takyeciler Cami, Sefer Beşe Mescidi (1251), Alacamescit (1310, ikinci yapımı 1505), Ebu’-Kasım Türbesi (1234), Halef Sultan Türbesi (1292), Vezir Ahmet Paşa Türbesi (1288), Nureddin İnb Sen Timur Türbesi (1314), Abdülmuttalip Türbesi (1317), Niksar Çöreğibüyük Tekkesi (XIV.yüzyıl), Mevlevihane, Pervane Hamamı (XIII.yüzyıl), Mustafa Hamamı, Yörgüç Paşa Hamamı (1613), Taşhan, Suluhan, Paşahan, Yazmacılar Hanı, Bedesten, Behzat Çarşısı, Sulu Sokak Çarşısı, Tokat Köprüsü (1250) Saat Kulesi (1902) ile Türk sivil mimari örneklerinden başta Latifoğlu Konağı, Madımağın Çelal’in evi olmak üzere Tokat evleri ve konakları bulunmaktadır. Ayrıca, Ballıca Mağarası, Sulusaray ve Reşadiye Kaplıcaları ilin doğal oluşumları olup, kaplıcalar turizm açısından önem taşımaktadır. Gıj Gıj Tepesi, Gümenek, Topçam Tekmezar, Batmantaş Yaylası, Alan yaylası, Gözova Regülatörü, Gökçeyol Göleti, Almus Orman evleri, Almus Belediye Parkı, Çatak Yaylası, Niksar Çamiçi Yaylası, Ayvaz Parkı, Erbaa Düden Gölü, Reşadiye Zinav Gölü, Kurt Gölü, Selemen Yaylası, Zile-Şeyh Ahmet, Esvap Çayı, Başçiftlik Düden Yaylası, Artova Alçakgedik ilin başlıca mesire yerleridir.

Tokat Doğal Güzellikleri

Orta Karadeniz Bölgesi’nde Yeşilırmak Havzası’nda yer alan Tokat genellikle dağlık bir doğal yapıya sahiptir. Dağlar il topraklarının yarısına yakın bir bölümünü kaplamaktadır. İlin büyük bir bölümü Yeşilırmak ve kollarının açtığı vadilerle parçalanmıştır. Bu dağlık alanların güneyinde Kelkit Çukurluğu ve ovalık bir kesim yer almaktadır. Reşadiye çevresindeki bu düzlükler Niksar ve Erbaa’da geniş ovalara dönüşmektedir.

Dağları

Tokat il topraklarındaki dağlar üç sıra halindedir. Bunlardan kuzeyde yer alan Canik Dağları Karadeniz’e paralel uzanır ve ortalama yükseltileri de 1.500 m. ye ulaşır. Bunlar küçük akarsularla yer yer parçalanmıştır. İlin kuzey kesimini kapsayan birinci dağ sırası Canik Dağları olarak isimlendirilir. Bu dağ sıraları üzerinde Erbaa’nın kuzeyinde Killik Tepesi (1.546 m.), Niksar’ın kuzeyinde Gölağa Tepesi (1.502 m.), Kel Tepe (1.794 m.), Somun Tepesi (1.781 m.), Erdembaba Tepesi (2.181 m.)’dir. Bunlardan Erdembaba Tepesi Canik Dağları’nın en yüksek tepesidir. Kelkit ve Tozanlı vadileri arasındaki ikinci dağ sırası Yaylacık (1.620 m.) ve Bugalı (1.945 m.) Dağı ile Dönek Dağı’ndan oluşmaktadır. Bu kesimin en yüksek tepesi Mercimek tepesi (1.203 m.), Poyrazlık Tepesi (1.535 m.), Yaylacık Dağı (1.621 m.), Dikmen Tepesi (1.628 m.), Topçam Tepesi (1.628 m.), Güvenlik Tepesi (1.707 m.)’dir. Yeşilırmak Vadisi’nin güneyindeki üçüncü dağ sırası Tokat’ın en yüksek kesimini oluşturur ve burada yükselti birçok yerde 2000 m. yi aşar. Bu dağ sırası üzerinde Akdağ (1.926 m.), Deveci Dağı (1.892 m.), Köroğlu Dağı (1.930 m.), Toraç Dağı (2.112 m.) ve Asmalı Dağ (2.116 m.) bulunmaktadır. Bu dağ sıralarının birleştiği kesimlerde daha alçak tepeler bulunmaktadır. Bu tepelerin başında Payık Baba Tepesi (2.090 m.), Şehnakayası Tepesi (2.385 m.), Kabasakal Tepesi (1.882 m.) gelmektedir. Bu dağ sıralarının güneyinde de Çekerek Vadisi ile Çamlıbel Dağları bulunmaktadır.

Vadi, Ova ve Yaylaları

Tokat ilinde Ova ve Vadiler geniş yer tutmaktadır. Yeşilırmak Vadisi’nden sonra geniş ve verimli ovalar bulunmaktadır. Bu vadiler arasında Tozanlı Vadisi Reşadiye’nin Eyüp Köyü kuzeyinde bulunmaktadır. Tozanlı Vadisi Almus Baraj Gölü’nden sonra Güzelova Köyü yakınlarında genişler ve Omala Ovası’nı oluşturur. Tokat il merkezinin kuzeyinden sonra yeniden genişleyerek Tokat ve Turhal ovalarının en geniş şekline dönüşür. Bunlardan Omala, Tokat ve Turhal ovaları üretim açısından yörenin en zengin bölgesidir. Tozanlı Çayı’nın Turhal il merkezi yakınlarında Kurucuk Deresi Vadisi’ni oluşturur. Dar bir vadi olan Kurucuk Vadisi Zile yakınlarında genişleyerek Zile Ovası’nı meydana getirir. Zile Ovası, 2.000 hektarlık Maşat Ovası, 2.000 hektarlık Iğdır Ovası ve Yeşilırmak'ın kolu Hotan Deresi’nin iki yanında yer alan, 6.000 hektarlık ovalarla birlikte toplam 10.000 hektardır. Reşadiye’nin Umurca Köyü yakınlarında Tokat il topraklarına giren Kelkit Çayı güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanırken Kelkit Vadisi’ni de oluşturur. Bu vadi aynı zamanda ilin orta kesiminde uzanan ikinci dağ sırasını birbirinden ayırır. Daha sonra bu vadi Reşadiye Ovası’nı oluşturur. Niksar yakınlarında genişleyerek bu kez de Niksar Ovası’nı meydana getirir. Reşadiye Ovası da ilçe merkezi yakınlarında genişler ve yörenin önemli bir tahıl merkezine dönüşür. Kelkit Çayı’nın taşıdığı alüvyonlar Erbaa Ovası’nı ilin en önemli ovalarından biri konumuna getirmiştir. Doğu-batı yönünde uzanan bu ova, doğuda Niksar Ovası’na, batıda da Taşova’ya açılır. Burada ovanın en yüksek yeri olan Karınca Dağı bulunmaktadır. Bu alan oldukça engebelidir. Yeşilırmak’ın önemli kollarından olan Çekerek Suyu’nun açmış olduğu vadi ilin güney topraklarındaki dağlık kesimi parçalar, Çamlıbel Dağları’nın batısından güneybatıya doğru dar bir şerit halinde uzanır. Vadi Artova’da genişleyerek Artova Ovası’nı meydana getirir. Tokat ilinde yaylalar devlet orman sınırları içerisinde korumaya alınmışlardır. Bu yaylaların başında; Tokat'ta, Topçam, Batmantaş, Muhat ve Dumanlı yaylaları, Reşadiye'de Selemen, Bozçalı ve Kızılcaören yaylaları ile Niksar'da Çamiçi Yaylası gelmektedir. Tokat il merkezine 15. km uzaklıkta,1.600 m. yükseklikteki Topçam yaylası temiz havası ve gür ormanları ile olağanüstü bir güzelliğe sahiptir. Selemen Yaylası il merkezinde tarih, kültür ve doğal zenginliğin bir arada toplandığı bir yayladır. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferine çıkarken (1514) bu yaylada konaklamıştır. İl merkezine 28 km uzaklıkta, 1850 m. yükseklikteki Batmantaş Yaylası sık ve gür çam ormanları tertemiz yayla havası ve soğuk suları ile ilin yayla turizmi yönünden önemli bir yaylasıdır. Tokat il merkezine 29 km uzaklıktaki Akbelen (Bizer) Yaylası, yörenin en büyük yaylasıdır. Geniş kırsal alanı, çam ve kayın ağaçlarından oluşan ormanlarla çevrilidir. İl merkezine 70 km. uzaklıkta, 2.578 m. yükseklikteki Dumanlı yaylası bitki örtüsü yönünden oldukça zengindir. Bu yaylanın çevresinde Başta Çatak Yaylası olmak üzere çok sayıda küçük yayla bulunmaktadır. Tokat’ın Karadeniz’e açılan dağları üzerinde bulunan Çamiçi Yaylası, turizm yönünden yörenin önemli bir yaylasıdır. Burada Niksar Belediyesince her yıl Çamiçi Yayla Şenlikleri düzenlenmektedir. Çamiçi yaylasında turistik tesislerin yanında konaklama yerleri ve lokantalar bulunmaktadır.

Akarsuları

Tozanlı Çayı
Yeşilırmak’ın ana kolunu oluşturan, 468 km. uzunluğundaki Tozanlı Çayı Sivas ilindeki Köse Dağı’nın (2.801 m.) batı yamaçlarından kaynaklanmaktadır. Reşadiye’nin Eyüp Köyü’nün kuzeyinden Tokat İli’ne giren Tozanlı Çayı il toprakları içerisinde doğu-batı yönünde akar ve Tokat’ın ikinci ve üçüncü dağ sıralarını birbirinden ayıran vadiyi oluşturur. Akarsu irili ufaklı derelerle beslenir. Tozanlı Çayı’nın 365 km. uzağında Almus Baraj Gölü bulunmaktadır. Almus Baraj Gölü’nden sonra Dönek ve Mamu dağları arasındaki 12 km.lik boğazdan geçerek Omala Ovası’na girer. Buradan Kazova'ya yönelir, bu arada Gümenek regülâtöründen Turhal'a kadar uzanan alanda, başta Behzat Deresi olmak üzere birçok küçük dereleri de toplar. Kazova'dan sonra Turhal Ovası’na girer ve Gülüt ile Hotan dereleri ile birleşir. Turhal Ovası’ndan sonra takriben 30 km. lik bir boğaza girer.

Kelkit Çayı
Yeşilırmak’ın en büyük kolu olan, 313 km. uzunluğundaki Kelkit Çayı Erzincan'ın kuzeyinde Sipikör, Pülür, Otlukbeli, Sarhan ve Balaban dağlarından doğan ufak derelerin, Kelkit kasabası civarında birleşmesi ile meydana gelmiştir. Yusuf Bey Köprüsü altından Tokat'a girer. Bundan sonra Niksar ovasına girer. Kuzeybatı doğrultusunda akmaya devam edip, Erbaa ovasını geçerek bu ovanın kuzeyindeki kale boğazında, Kale Köyü güneyinde Yeşilırmak’la birleşir.

Çekerek Suyu
Yeşilırmak’ın önemli kollarından biri olan, 256 km. uzunluğundaki Çekerek Suyu Tokat’ın güneyindeki dağlık yöreden doğar buradaki küçük dereleri de suyuna katar. İl toprakları içerisinde kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akarak Artova ilçesinin güneyinden geçer ve Deveci Dağları’nın güney yamaçları boyunca da akar. Bundan sonra da Alanyurt Köyü’nün batısından Yozgat topraklarına girer. Burada geniş bir yay çizdikten sonra Zile’nin Acıpınar yakınlarında yeniden Tokat topraklarına girer. Doğu ve batı yönünde aktıktan sonra Zile Gümüşkaş Köyü’nün güneybatısından ikinci kes Yozgat topraklarına girer.

Gölleri

Zinav (Çukur Göl) Gölü (Reşadiye)
Reşadiye’nin Yolüstü (Megedün) Köyü’nün 3 km. uzağında bulunan bu gölün suları tatlıdır. Yaklaşık 1.50-2.00 km2’lik bir alana yayılmaktadır. Zinav (Çukur Göl)Gölü Zinav Deresi ile beslenir, fazla suları da Kelkit Çayı’na karışır. Ortalama derinliği 10-15 m. olan gölün çevresi ormanlık alan olup, koruma altına alınmıştır. Göl içerisinde kızılkanat denilen tatlı su balık türü yaşamaktadır.

Güllü Köy Gölü (Reşadiye)
Reşadiye ilçesi Güllü Köy’de bulunan bu göl, köyün ismi ile tanınmıştır. Yuvarlak bir şekilde olan gölün derinliği 7 m. olup, yeraltı sızıntıları ile beslenmektedir.

Almus Baraj Gölü (Almus)
Almus ilçesinin 3,5 km. kuzeydoğusunda bulunan Almus Baraj Gölü Yeşilırmak’ın Omola Ovası’na girdiği yerde, toprak dolgusu ile oluşturulmuştur. Baraj gölü 1966 yılında yapılmıştır. Yüksekliği 95 m., uzunluğu 350 m., genişliği de 12 m. dir. Toplam su hacmi 35.000.000 m3’tür. Bu baraj taşkınları önlemek, elektrik enerjisi üretmek ve çevreyi sulamak amacı ile yapılmıştır. Gölün çevresi yöre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Almus Barajı dışında küçük ölçüde Belpınar, Bozpınar, Bedirkale, Akbelen, Akınköy , Sulugöl, Koçaş, Aşagığüçlü, Ortaören, Boldacı, Üçyol, Kızık, Güzelbeyli, Büğet göl ve barajları bulunmaktadır.

Mesire Yerleri

Tokat ili mesire yerleri yönünden zengindir. Özellikle ormanların geniş yer kapladığı alanlarda orman içi dinlenme yerleri bulunmaktadır. Göllerin çevresi de yöre halkı tarafından mesire ve dinlenme yerleri olarak kullanılmaktadır.

Gümenek Mesire Yeri (Merkez)
Tokat il merkezine 10 km. uzaklıkta bulunan Antik Komana Pontika yerleşim yerinde ve Tozanlı Çayı’nın çevresi mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Tozanlı Çayı’nın çevresi ağaçlık bir bölge olup, özellikle hafta sonu yöre halkının uğrak yerlerindendir.

Belediye Şehitler Parkı (Merkez)
Tokat il merkezinde Tozanlı Deresi çevresindeki Şehitler Parkı, Tokat Belediyesince mesire yeri olarak düzenlenmiştir. Etrafında turistik tesisler bulunmaktadır.

Çamiçi Mesire Yeri (Niksar)
Niksar ilçe merkezine 17 km. uzaklıkta, Niksar-Ünye karayolu üzerinde bulunan Çamiçi Mesire Yeri çevresinde tesisler ve dinlenme yerleri vardır. Burası Mayıs-Eylül aylarında rağbet görmektedir.

Çukurgöl (Zinav Gölü) Mesire Yeri (Reşadiye)
Reşadiye ilçe merkezinden 25 km. uzaklıkta bulunan Çukurgöl ve çevresi doğal güzelliğinin yanı sıra önemli bir mesire yeridir. Gölün çevresinde tesisler bulunmaktadır. Burası da Mayıs-Eylül ayları içerisinde rağbet görmektedir. Bunların dışında Tokat ilinde; Topçam Tekmezar, Batmantaş Yaylası, Alan Yaylası, Gözova Regülatörü, Gökçeyol Göleti, Almus Orman Evleri, Almus Belediye Parkı, Çatak Yaylası, Ayvaz Parkı, Erbaa Düden Gölü, Kurt Gölü, Selemen Yaylası, Zile-Şeyh Ahmet, Esvap Çayı, Başçiftlik Düden Yaylası, Sulusaray-Kaplıcalar, Artova Alçakgedik, Barajı gibi mesire yerleri bulunmaktadır.

İçme ve Kaplıcalar

Tokat içme ve kaplıca yönünden de oldukça zengin bir ildir. Bunların başında Sulusaray ilçesinde Sulusaray Kaplıcası, Reşadiye Çermiği, Merkez’de Beşören Maden Suyu, Reşadiye Maden Suyu ve Niksar’ın Ayvaz Suyu gelmektedir.

Beşören Maden Suyu (Merkez)
Tokat il merkezi yakınında Beşören Köyü’nden çıkan bu maden suyu Sarılık Suyu olarak da isimlendirilmektedir. Suyun sıcaklığı 16.5 derece olan bu su saniyede 0.07 lt. kaynamaktadır. Bu suyun mide, karaciğer ve safra yolları hastalıklarına iyi geldiği, böbrek taşı ve kum düşürmekte etkilidir.

Ayvaz Suyu (Niksar)
Niksar ilçesine 2 km uzaklıkta bulunan bu suyun sertlik derecesi 0’dır. Safra kesesi, böbrek rahatsızlıkları, bağırsak hastalıkları ve yüksek tansiyona iyi gelmektedir. Bu su aynı zamanda şişelenerek içme suyu olarak dağıtılmaktadır.

Reşadiye İçmesi (Reşadiye)
Reşadiye ilçesinde, yeraltından kaynayan bu içmenin sıcaklığı 18.50 derecedir. Saniyede 0.7 lt. kaynamaktadır. Yöre halkı tarafından da şifalı olarak tanınmıştır. Reşadiye Çermiği (Reşadiye) Reşadiye ilçesindeki bu çermiğin suyu hafif tuzlu ve ekşidir. Aynı zamanda da kokusuz ve renksizdir. Sıcaklığı 55 derece civarında olup, saniyede 2 lt. kaynamaktadır. Bu çermiğin çeşitli ağrılı hastalıklarına, deri hastalıkları ve romatizmaya iyi geldiğine inanılmıştır.

Sulusaray Kaplıcası (Sulusaray)
Sulusaray ilçesinde bulunan bu kaplıca buradan geçen bir fay hattından kaynamaktadır. Yaz ve Kış 2 lt. kaynayan suyun sıcaklığı 50 derece civarındadır.

Mağaraları

Kunduz Mağarası (Artova)
Tokat ili Artova ilçesine 4 km. uzaklıkta, Kunduz Köyü’nde bulunan bu mağara üzerinde yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Bu bakımdan mağara ile ilgili bilgiler yetersizdir. Eski Çağlarda bu mağaranın darphane olarak kullanıldığı söylenmektedir. Mağaranın giriş kısmı yuvarlak bir kemere benzemektedir. İçerisi toprak ve taşla dolmuştur.

İndere (Ballıca) Mağarası (Pazar)
Tokat ili Pazar ilçesinin 6 km. güneydoğusunda, Ballıca Köyü yakınında bulunan bu mağaranın ikisi giriş katının üzerinde, beşi de giriş katı ile onun altında olmak üzere yedi katlı bir mağara görünümündedir. Mağaranın bütün katlarında su birikintileri ve doğal havuzlar bulunmaktadır. Tabanda su akımı olmadığından ötürü zemin çamurla kaplıdır. Bu mağara Ankara Mağara Araştırma Derneği speleologları tarafından 1987 yılında ilk defa incelenmiş, 1990 yılında ikinci inceleme yapılarak mağaranın haritası çıkarılmıştır. Bunun ardından Tokat Valiliğinin isteği üzerine Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nden Prof.Dr. Baki Canik ve ekibi tarafından 13-15 1992 tarihinde yeni bir araştırma yapılmıştır. Bunu Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Jeolojik Etütler Dairesi'ne bağlı Mağara Araştırmaları Bölümü'nden Dr. Jeomorfolog Lütfi Nazik başkanlığındaki Bekir Aksoy, Emrullah Özel ve Hamdi Mengi'den oluşan ekip tarafından 1994 yılında yeni bir araştırma izlemiştir. Ballıca Mağarası kristalleşmiş kireçtaşlarından meydana gelmiştir. Sınırlı kireçtaşı oluşumu göz önüne alındığında, mağaranın hacmi inanılmaz derecede büyüktür. Buradaki kireçtaşlarının yatağı yoktur; özürlü ve kırılmıştır ayrıca çatlaklar kalsiyum karbonatla doldurulmuştur. Mağaranın girişi doğu-batı yönünde aşağıya doğru devam etmektedir. Girişten 40-50 m. sonra geniş bir salona ulaşılmaktadır. Bu salonda tarihi çağlardan itibaren bir yerleşim olduğunu gösteren kalıntılarla karşılaşılmıştır. Ayrıca burada sarkıt, dikit, sütun ve gölcükler bulunmaktadır. Bu girişten sonra salon kuzey ve kuzeybatıya doğru iki farklı kata açılmaktadır. Bunlardan birinci kat olarak tanımlanan bölüm girişe 150 m. uzaklıktadır. Bunun 10 m. altında da ikinci katta büyük bir salon bulunmaktadır. Burada da sarkıt, dikit ve sütunlara rastlanmaktadır. Mağaranın girişinden dördüncü katın sonuna kadar da 350 m. uzunluğunda bir mesafe vardır. Beşinci katta bir de göl bulunmaktadır.

Tokat ilinde bu mağaralar dışında;
Reşadiye ilçesinde de mağaralar bulunmaktadır. Bu mağaraların başında; Çamlıkaya Köyü’nde Kokurdan Mağarası, Baydarlı’da Güngerit ve Tilkidibi Mağarası, Demircili Köy’de Kızıl Mağara, Cimetekke-Kavaklıdere arasında; Deliklikaya Mağarası, Yolüstü Köyü’nde İnkaya Mağarası, Nebişeyh-Kapaklı Köyü arasında Kayadibi Mağarası, Büşürüm Köyü’nde Abudeliği Mağarası gelmektedir.

Tokat Sivil Mimari Örnekleri

Tokat’ta yerleşimin başlangıcı çok eski tarihlere kadar inmektedir. Karadeniz’i İç Anadolu’ya ve Güneydoğu’ya bağlayan kervan yollarının buradan geçmiş olması yörenin yerleşim yönünden de önem kazanmasına neden olmuştur. Ancak sivil mimari örnekleri deprem ve su baskınları yüzünden de günümüze çok az ulaşabilmiştir. Bunun yanı sıra XX. yüzyılın otalarında başlayan yapılanmalar da sivil mimari örneklerinin çoğunun yok olmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, yöreye özgü bazı örnekler günümüze gelebilmiştir. Tokat’taki ilk yerleşim kalenin bulunduğu tepenin yamaçlarında başlamış, buradaki Cami-i Kebir Mahallesi’nde günümüze gelen evlerle karşılaşılmıştır. Eğimli bir alanda kurulan bu yerleşim küçük, dar ve dolambaçlı sokakların çevresinde sıralanmıştır. Buradaki yapılanma, güneş, yağmur ve rüzgâr gibi doğal etkiler göz önüne alınarak yapılmıştır. Kayalık yamaçlar da depreme dayanıklılığı arttırmıştır. Bu kesimin ana yolu sayılan Sulu Sokak üzerinde de birbirine bitişik düzende yapılar bulunmaktadır. Tarihi kaynaklardan XV. ve XVI. yüzyıllarda şehirde 3000, XVIII. Yüzyıllarda 3500, XIX. yüzyılda ise 4000–6000 evin burada bulunduğunu öğreniyoruz. Günümüze gelebilen evlerin sayısı 100’e yakındır. Bu evlerin büyük bir bölümü XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başında yapılmış, çoğu da yenilenmiştir. Tokat’ta XIX. yüzyılın ortalarına tarihlenen yalnızca altı ev bulunmaktadır. Araştırmacılar bu evlerden yalnızca birinin XVI. yüzyılın izlerini taşıdığını ileri sürmüştür. Evlerin içerisindeki bezemelerin hepsi XX. yüzyılın ortalarına aittir. XIX. yüzyılda şehir nüfusunun artması ile birlikte daha önce geniş bahçeler içerisinde yapılan evler bu kez, sokaklarda bitişik nizamda yapılmaya başlamıştır. Tokat evleri çoğunlukla iki veya üç katlıdır. Dışarıdan içeriye girildiğinde zemin katlar taş döşeli olup, taşlık olarak isimlendirilir. Bu bölümler yazın sıcak günlerinde de ev işlerinin yapıldığı mekânlardır. Ayrıca buraya kiler, ambar, depo gibi bölümler de eklenmiştir. Büyük ve küçük ocaklar, fırınlar yine burada yer almıştır. Tokat evlerinde zemin kat ile üst kat arasına bir ara kat yerleştirilmiştir. Bu bölüm daha çok kışın yaşanılan yer olduğundan biraz da basık yapılmıştır. Genellikle bu bölüme iki oda yerleştirilmiş, helâlar ise ya zemin kata, ya da bu ara katın bir yerinde yapılmıştır. Yine bu ara katta, bazen de üst kat odalarında gusülhaneye yer verilmiştir. Evlerin üst katları çoğunlukla günlük hayatın geçtiği ve geniş pencerelerle dışa açılan bölümdür. Ara katlara göre bu katlar çok daha iyi aydınlatılmıştır. Üst kat odalarında pabuçluk, sedirlik, ocak, dolap, yüklük, sergen ve lambalık gibi yaşamı içeren ayrıntılar da bulunmaktadır. Tokat evlerinde çoğunlukla üç plan tipi uygulanmıştır. Bunlar, ikiyüzlü iç sofalı plan tipleri, üç tarafı odalı dış sofalı tipler ve dış ve köşe sofalı tiplerdir. İkiyüzlü iç sofalı plan tipi ortadaki sofaya iki yandan açılan odalardan meydana gelmiştir. Bu plan tipinde genellikle ikişer odaya yer verilmiş ancak, bazı örneklerde de oda sayısının değiştiği görülmüştür. Bu plan tipinin benzerlerine İzmit, Bolu, Gebze, Uşak, Tire, Konya, Geyve ve Konya-Ereğli’de de rastlanmaktadır. Üç tarafı odalı dış sofalı plan tiplerinde oda sayısı daha fazladır. Burada bir kenarı avluya bakan sofanın üç tarafı odalarla çevrilmiştir. Bauda çoğu kez görüldüğü gibi sofa evin merkezi olmaktan uzaklaşmıştır. Bu plan tipinin erken örneklerinde sofanın önü açıktır. Bununla beraber kısmen önü kapatılmış ve daha serbest bir planda yapılmış Latifoğlu Konağı gibi örneklerle de karşılaşılmaktadır. Daha geç dönemlerde yapılan bu plan tipi örneklerde sofanın önü kapatılmış ve iç mekâna dönüştürülmüştür. Bu tipin benzerlerine Isparta, Giresun ve Ankara’da da rastlanmaktadır. Dış ve köşe sofalı plan tipleri de daha çok küçük boyuttaki evlerde uygulanmıştır. Bu plan tipinin erken örneklerinde sofanın önü açık iken sonradan kapatılmış ve yapının içerisine alınmıştır. Tokat evlerinin yapımında taş temeller üzerine ahşap çatkılı, araları kerpiç dolgulu yapı tekniği uygulanmıştır. Bağdadi denilen teknik ise daha çok çıkmalarda ve ara duvarlarda kullanılmıştır. Ahşap çatkının kurulması ve kerpiç dolgunun yapılmasından sonra da iç yüzeyler samanlı çamur ile sıvanmış, üzerleri alçı ile örtülmüştür. Dış yüzeylerde ise kıtıklı kireç sıvası ve samanlı çamur sıva uygulanmıştır. Evlerin cephe düzenlemelerinde daha çok ön cepheye önem verilmiştir. Erken yapılanmada avluya açık sofa daha sonradan kapatılmış ve çıkmalar cephenin belirleyici mimari elemanı konumuna gelmiştir. Bu nedenle de köşelerde çıkmalı ev tipleri ile de karşılaşılmıştır. Üst örtüde çatı saçaklarına özen gösterilmiştir. Bu saçaklarda saçak altı düz ahşap kaplamalı, saçak altı içe eğilimli örnekler ve saçak altı hiçbir şekilde kaplanmayıp düz bırakılmış tiplerle de karşılaşılmıştır. Çatılar genellikle yayvandır. Bitişik nizam evlerde ise beşik çatı, bahçe içerisindeki evlerde de kırma çatı kullanılmıştır. Bütün bu evlerde alaturka kiremide yer verilmiştir. Evlerin bezemeleri oda kapılarında, yüklük ve dolap kapaklarında, tavanlarda ve duvarlarda görülmüştür. Bezeme daha çok ahşap, sıva üzerine kalem işiyle ve alçı ile yapılmıştır. Yapılarda yaygın biçimde kullanılan ahşap, Tokat’ta aynı zamanda bezeme unsuru olarak da kullanılmıştır. Tavanlar çıtalarla bezenmiştir. Bu tavan bezemelerinde “S” şeklindeki çıtalar birleştirilerek küçük karelere bölünmüş, Yağcıoğlu Konağında görüldüğü gibi üçgen şekillerle de karşılaşılmıştır. Bunların dışında küçük bir göbekten dağılan düz veya eğri ışınlar, bitkisel motifler ve çubuklar da sık sık uygulanan bezemelerdir. Bunların yanı sıra, baklava, kare, oval, sekizgen ahşap motiflere de rastlanmıştır. Bazı evlerin tavanlarında ise bitkisel motiflerin yanı sıra düz tavanlara da yer verilmiştir. Ayrıca sıva veya ahşap üzerine de kalem işleri ile motifler ve resimler de yapılmıştır. Bunların başında meyve, bitki resimleri, cami resimleri ve şehir manzaraları sıkça kullanılmıştır. Tokat evlerinde maden işçiliği kapı tokmakları ve kapı kollarında görülmektedir. Bunlar demir, bronz ve pirinçten yapılmış olup, iri halkalar veya el biçimindedirler. Kapı kuşaklarının aralarına konulan çapraz veya düz silme demirler kabara denilen çivilerle çakılmıştır. Yöresel maden sanatkârları buraya Şakşak tabir edilen oymalı pullar üzerine tokmaklar ve Çekecek denilen iri halkalar, kilitler, zemberekler yapmışlardır. Tokat’ta günümüze gelebilen XVIII. yüzyılın sonlarına tarihlenen Vakıf Evi Bey Hamam Sokak’ta bulunmaktadır. Bu evin mimari yapısının yanı sıra bezemeleri, tavan süslemeleri dikkati çekmektedir. Hoca Ahmet Mahallesi Hoca Ahmet Sokağı’nda bulunan Yağcıoğlu Konağı XIX. yüzyılın ortalarında yapılmıştır. İç sofalı plan tipinde olan bu evin cephe görünümü, mimarisi ve bezemesi ile dikkat çeken örneklerdendir. Gazi Osman Paşa Caddesi’nde XVIII. yüzyıla tarihlendirilen Latifoğlu Konağının plan tipi diğer Tokat evlerinden farklıdır. Burada “L” şeklinde avluya açılan açık bir sofanın etrafına odalar sıralanmıştır. Ayrıca zemin katına bir hamam ile iş evi yerleştirilmiştir. Pencereleri de XVII.-XVIII. yüzyıl konaklarında olduğu gibi büyük ölçüde ve ikili pencere düzeninde yapılmıştır. Bu evin bezemeleri de dikkati çekmektedir. Ali Paşa Hamamı Sokağı’ndaki Madımaklar Evi bahçe içerisinde olup, belirli bir plan düzenine uymamaktadır. Bu evin en büyük özelliği tavan, duvar, yüklük ve dolaplardaki kalem işleridir. Deve Görmez Mahallesi Deve Görmez Sokak’ta bulunan Mustafa Süsoy Evi, iki katlı “U” şeklinde bir plan düzeni göstermektedir. Evin alt ve üst katı iki yüzlü, iç sofalı plan tipindedir. Ancak bu evde kapalı olan taşlık ön cepheden çıkıntı yaparak üstü açık küçük bir ön avlu haline dönüşmüştür. Bu ev XIX.-XX. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bey Hamam Sokak’taki Cevdet Erek Evi 1903 yılında yapılmış, iki katlı dikdörtgen planlı bir yapıdır. İki katın arasında ara kata yer verilmiştir. Bu evde Başoda geleneğinin sürdürüldüğü görülmektedir. Horuç Hamam Sokak’taki Fatma Ercan Evi XIX.-XX. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu ev, dış ve köşe sofalı plan tipindedir. Tokat ilçelerinden Niksar’daki evlerde ağaç ön planda tutulmuştur. Bunun da nedeni ilçenin arkasındaki geniş çam ormanlarıdır. Niksar evlerinde daha çok Karadeniz Bölgesi evleri ile İç Anadolu evlerinin bir karışımı görülmektedir. Bu evler çoğunlukla iki ve üç katlı olup, çıkmalarla üst katlar dışarıya taşırılmıştır. Hımış tekniği burada uygulanmış, evlerin cepheleri sıvanmış veya ahşap kaplamalarla örtülmüştür. Bu evlerin büyük çoğunluğu birbirlerine bitişik nizamda yapıldığından cephe çıkmalarına çok fazla yer verilmemiştir. Zile evleri höyük çevresinde yapıldığından, mimari yönden Tokat evlerine benzemektedir. Ancak, tarih boyunca birçok kez yangın geçirdiğinden, erken döneme tarihlenen sivil mimari örnekleri günümüze gelememiştir.

Tokat Bedesten ve Arastası

Tokat il merkezinde, Sulu Sokak’ta Takyeciler Camisi’nin doğusunda bulunan bu bedestenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan ve tarihi kaynaklardan XV.-XVI. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Evliya Çelebi bedesten ve dükkânları ile ilgili bazı bilgiler vermektedir: ”Sultan Çarşısı güzel pazardır. Gerçi bu şehir dereli tepeli bir yerde kurulmuştur. Amma fevkalade mamur olduğundan çarşı ve pazarı o kadar güzel ve mamurdur ki güya bu şehrin Sultan Çarşısı, Halep ve Bursa çarşıları gibi gayet tertip üzerine kurulmuştur. Tahtelkale adlı çarşısı gayet kalabalık ve mamurdur. Kahvehaneleri mamur ve süslüdür. Bir gamlı adam kahvehanelerine varsa gamını def eder. Saraçhanesi, gazazhanesi, hafafhanesi, atar çarşısı gayet temiz ve süslüdür.” Bedesten kesme taştan yapılmış, cephesi tuğla dizileri ile bölümlere ayrılarak hareketlendirilmiştir. Kuzey-güney yönünde, kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzey ve güneyde dışarıya dikdörtgen çıkıntılı, yuvarlak kemerli birer kapısı bulunmaktadır. İçerisi üç sıra halinde üçer paye ile bölümlere ayrılmıştır ve bunların üzeri de yuvarlak dokuz kubbe ile örtülmüştür. Bedesten kuzey ve güneyinde alt sırada birer, üst sırada da üçer küçük pencere ile aydınlatılmıştır. İki yan duvarlarında arasta bulunduğundan bu duvarlar sağırdır. Bedestenin iki yanında ince, uzun dikdörtgen planlı iki de arastası bulunmaktadır. Bu arastaların da kuzeyi ve güneyinde dikdörtgen söveli üzerinde birer dikdörtgen pencere bulunan kapıları vardır. Dükkânları oluşturan bu bölümün orta noktasına da birer küçük kubbe yerleştirilmiştir.

Tokat Kervansarayları

Mahperi Hatun Kervansarayı (Pazar)

Tokat ili Pazar ilçesinde, Tokat-Amasya-Samsun kervan yolu üzerinde bulunan bu kervansarayı Sultan I.Alâeddin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun 1238–1239 yılında yaptırmıştır. Kervansaray yazlık ve kışlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Yazlık bölüm avlu etrafında çevrili revak ve arkasındaki bölümlerden ibarettir. Kışlık kısım ise, iki sıra halinde payelerle üç bölüme ayrılmış üzeri de tonoz örtülü olup, tamamen dışa kapalıdır. Kervansaray kesme taştan dikdörtgen planlıdır. Giriş kapısı oldukça gösterişli olup dikdörtgen şekilde, sivri kemerli niş içerisindedir. Giriş kapısının üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Nişin içerisindeki kapı yuvarlak kemerli olup, alternatif dizili iki renkli taşlardan oluşturulmuştur. Anadolu Selçuklu medrese ve kervansaraylarının portallerinin bir benzeridir. Kervansarayın üst örtüsü tamamen yıkılmış olup, portali ve dış duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir

Tokat Hatuniye Külliyesi

Tokat Meydan Mahallesi’nde bulunan bu külliyeyi kitabesinden öğrenildiğine göre, Sultan II. Beyazıt annesi Gülbahar hatun için 1484 yılında cami, medrese, imaret ve sonradan da bunlara eklenen hazire ile birlikte bir yapı topluluğu olarak yaptırmıştır. Tokat’ın Osmanlı dönemine ait en erken tarihli yapısı olduğu kadar il merkezinde en geniş alanı kaplayan bir yapı topluluğudur. XVII. Yüzyılda bir ticaret ve konaklama merkezi olan Tokat’ta bu yapı topluluğu aynı zamanda sosyal bir merkez olması ile de önem kazanmıştır. Sultan II. Beyazıt aynı zamanda bu yapı topluluğu ile ilgili olarak 21 Zilhicce 898 (4 Eylül 1493) tarihli bir de vakfiye düzenlemiştir. Bu vakfiyede de yapı topluluğunun cami, medrese, matbah (mutfak), mahzen, kiler, yemekhane, odunluk, ahır ve helâdan meydana geldiğini belirtmiştir. Yapı topluluğundan cami 1939 ve 1493 yıllarında depremden hasar görmüş, 1953 ve 1955 yıllarında da onarılmıştır. Cami: Külliyenin merkezini oluşturan cami, halk arasında “Meydan”, “Zincirli”, “Hatuniye” ve Gülbahar Hatun” isimleri ile de tanınmıştır. Evliya Çelebi bu camiden, Pazar Meydanındaki Zincirli Cami olarak söz etmiştir. Cami plan şekli olarak da zaviyeli, ters T, tabhaneli camiler grubundandır. Kesme taştan yapılan bu caminin son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış altı yuvarlak sütunun oluşturduğu beş bölümlüdür. Her bölümün üzeri de birer kubbe ile örtülüdür. İbadet mekânının giriş kapısı üzerinde h.890 (1484) tarihli caminin yapım kitabesi bulunmaktadır. Giriş kapısı mukarnas kavsaralı olup silmelerle hareketlendirilmiştir. Dikdörtgen söveli kapının mermerden kilit taşları iki renklidir. Giriş nişinin iki yanına birer mihrabiye yerleştirilmiştir. Son cemaat yerinden içerisine girilen ibadet mekânı kare planlı olup, üzeri dört kemerle taşınan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye pandantiflerle geçilmektedir. İbadet mekânının doğu ve batısındaki küçük kapılarla yan kanatlara geçilmektedir. Yan bölümlerin içerisinde ocak ve duvar nişleri bulunmaktadır ve üzerleri kubbe ile örtülüdür. Mihrap mermerden, minber ise ahşaptan yapılmıştır. Girişin yanından çıkılan bir merdivenle de ikinci kattaki kadınlar mahfiline ulaşılmaktadır. Caminin kesme taştan sekiz cepheli kaide üzerinde, çokgen gövdeli, altı stalaktitli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Caminin avlusunda bir de şadırvan bulunmaktadır. Medrese: Yapı topluluğunun medresesi günümüze ulaşamamıştır. Kaynaklarda bu medreseden “Hatuniye”, “Sultan”, “Gülbahar” ve Meydan” medresesi olarak söz edilmektedir. Tokat’ın en önemli medreselerinden biri olup, Evliya Çelebi bu medreseden “…kubbenin ortası açık olup, yerde bir dikdörtgen havuzu vardır” diye söz etmiştir. Medresenin caminin kuzeyinde “U” şeklinde planı vardı. Avlu etrafında revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştı. Bu yapı kesme taştan ve tek katlı olarak yapılmıştı. İmaret: Hatuniye Camisi’nin doğusunda bulunan imaret, yapı topluluğu ile birlikte 1484 yılında yapılmıştır. Günümüze yalnızca temel kalıntılarının bir kısmı gelebilmiştir. Ancak bu kalıntılardan da tam planını çıkarmak mümkün olamamıştır.

Tokat Mevlevihanesi ve Dergâhları

Tokat Mevlevihanesi (Merkez)

Tokat il merkezinde Bey Sokağı’nda bulunan bu Mevlevihane’yi XVII. Yüzyılın ilk yarısında Sultan III. Ahmet’in veziri Sülün Muslu Paşa yaptırmıştır. Evliya Çelebi bu Mevlevihane’den söz etmiştir: “Mevlevihane gayet mamur olup yapanı merhum Süglün Muslu Paşa’dır ki Sultan Ahmet Han vezirlerinden olup, sadrazam olamamıştır. Amma iri vücutlu, cömert bir zat olmakla Mevlana’nın ruhunu şad ve Mevlevi tariki fukarasının gönlünü hoş etmek için bir Mevlevihane yaptırmıştır ki, benzeri hiçbir memlekette yoktur. Meğer İstanbul’daki Beşiktaş Mevlevihanesi ola. Amma bunun vakıfları ondan pek fazla olmakla gayet mamurdur. Semahane etrafında sema yapan fukaranın odalarının bütün pencereleri dört taraftaki çiçekli ve çimenli yerlere bakar. Haftada iki gün mukabele olarak Mevlana ayini yapılır. Güya ki Hüseyin Baykara fasılları olur. Bilhassa Sızıltızâdeler adındaki neyzenleri vardır ki her biri kendi sanatının tekidir. Gece ve gündüz bütün fukara ve ahbaplara nimeti boldur.” Mevlevihane 3000 m2’lik bir alan üzerinde kurulmuş, şeyh dairesi, derviş hücreleri ve semahaneden meydana gelmiştir. İkinci kattaki semahanenin girişi önüne ahşap sütunlu bir revak yerleştirilmiştir. Semahanenin tavan göbeği dönemine ait güzel bir ağaç işçiliği göstermektedir. Semahanenin çevresindeki ahşap sütunlar üzerini örten kubbeyi taşımaktadır. Doğu tarafına da kadınlar mahfili yerleştirilmiştir. Mevlevihane son zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır.

Halef Sultan Zaviyesi (Merkez)

Tokat Meydan Mahallesi’nde, Emniyet Müdürlüğü’nün arkasında, Gazi Osman Paşa Lisesi’nin yanında bulunan bu zaviyenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan II. Gıyaseddin Mesud zamanında, Selçuklu döneminde yaptırılmıştır. Osmanlı döneminde de dergâh ve türbe olarak kullanılmıştır. Kitabe: “Kâl Allahu tebâreke ve teâlâ selâmun âleykum tıptüm Fethullaha hâlidin ve kal el-Nebi aleyh’is selâm izâmete ibni âdem İnkatâ’a amlahu ilâ’am sâlisin veledi Salih yed’uluhu ev ilmi yentefiu bihu ev sadakatu cariyetun Emere bi imâreti haza el-bukât Aş-şerifeti el-müsema. Dârül-ilmi ve’l ameli fi eyyam devlet is-Sultan el-azâm Gıyas el dünya ve el-din Ebu’l-feth Mes’ud bin Keykavus Halle de Allahu Mülkâhu ve eyyame devletu Meliket el-mu’zzamad hamided’ül-havakin. Azamet el-dünya ve el-din Selçuki huvând binti Kılıarslan eyyadel lahe devlet eha el-Ab du el-zaif el-muhtaç ilâ rahmeti lahi Halef bin Süleyman tekabel Allahu minhu fi seneti ahade ve tis’in ve sittemie.” Bu kitabeden de anlaşılacağı üzere Halef Sultan Zaviyesi 1291-1292 yıllarında II.Gıyaseddin Mesud ve Selçuki Havand tarafından mimar Halef bin Süleyman’a yaptırılmıştır. Moloz taştan, dış cephe köşeleri kesme taştan, kareye yakın dikdörtgen planlı yapılan zaviye mescit, türbe ve derviş hücrelerinden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin üzerini örten kubbeler tuğla ile örülmüştür. Giriş kapısından iki kubbeli odaya geçilmektedir. Albert Gabriel bunlardan büyük olanının toplantı odası, diğerinin de dervişlere ait olduğunu ileri sürmüştür. Zaviyenin güney ve doğu cephelerindeki giriş kapıları dışarıya doğru çıkıntılıdır. Bu çıkıntılar aynı zamanda mekânları genişletmek için uygulanmıştır. İlk yapım planını günümüze kadar koruyan zaviyenin batı cephesinin kuzeyinde kırmızı ve beyaz renkli taşlardan yapılmış bir taç kapı daha bulunmaktadır. Zaviyenin asıl giriş kapısı yuvarlak kemerli ve iki renkli yedi taş bloğunun birbirine geçmesi ile oluşturulmuştur. Zaviyenin batı cephesinde ikisi büyük biri küçük üç penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden biri mescide, ikisi de türbeye açılmaktadır. Mescide açılan pencerenin üzeri sivri kemerlidir. Bu kemerin üzerine Selçuklu sülüsü ile bir Ayeti Kerime yazılmıştır: “Kal Allahu tebâreke ve Teala ve İnne el-mesâcide Lil-lahi fela ted’ü ama Allahü ahad.” Türbeye penceresi de mescit penceresinin bir benzeridir. Üzerindeki mermer kitabeye Besmele ile Ayet’el Kürsi yazılmıştır. Zaviyenin giriş kapısından sonra dikdörtgen bir giriş holü bulunmaktadır. Bu odadan dört ayrı odaya geçilmektedir. Bunlardan biri semahanedir. Giriş holünün güneyinde kare planlı mescit bulunmaktadır ve yanında da türbe vardır. Türbe mescitten daha büyük ölçüde olup, duvarları ve pencerelerinin dış yüzlerine Besmele ve Ayet’el Kürsi’ler yazılmıştır. Zaviyenin semahanesi yapının en büyük mekânı olup, bütün yapıların merkezi konumundadır. Üzeri beşik tonoz ve buna bitişik kare bir mekân kubbelidir. Böylece iki mekânın birleştirilmesi ile geniş bir mekân elde edilmiştir. Yapı 1949 yılında sel baskını sırasında harap olmuş ve uzun süre moloz ve toprak altında kalmıştır. Büyük kubbesi kısmen yıkılmış olup, portali iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir

Sümbül Baba Zaviyesi (Merkez)

Tokat Gazi Osman Paşa Caddesi’nde bulunan bu dergâh, Muinüddin Pervane’nin kızı Safiyeddin’in bağışladığı bir köle olan Hacı Sümbül tarafından 1292 yılında yaptırılmıştır. Bunu belirten Selçuklu sülüsü ile yazılı kitabesinde Sultan II. Mesut zamanında yapılan bu dergâhın mescit ve türbe bölümlerinin olduğu da belirtilmiştir. Evliya Çelebi, Sümbül Baba’nın Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencisi ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin de halifesi olduğunu yazmıştır. Kesme ve moloz taştan yapılan bu dergâh Selçuklu mimarisinde çok az görülen simetrik olmayan bir yapı örneğidir. Giriş kapısı son derece gösterişlidir. Mavi renkli mermerlerden yapılmış, stalaktitli bir bordür portalin çevresini kuşatmaktadır. Bu bordür içerisinde kenger yaprakları ve çeşitli rölyefler dikkati çekmektedir. Bu kapıdan biri kubbeli ders verilen mekân olmak üzere iki bölüme girilmektedir. Ayrıca dergâh içerisinde üzeri kubbeli Sümbül Baba’nın türbesi bulunmaktadır. Günümüze portal dışında oldukça harap durumda gelmiştir.

Abdülmuttalip Zaviyesi (Merkez)

Tokat Mahmut Paşa Mahallesi’nde, Soğukpınar yolu üzerindeki bu zaviye, İlhanlı dönemi hükümdarlarından Abu Sait zamanında Abdullah bin-i Muhyi tarafından 1318 yılında yaptırılmıştır. Bu nedenle de zaviye Ahi Muhyettin ismi ile de tanınmaktadır. Giriş kapısı üzerinde mermerden yapılmış üç satırlık iki kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan birisinde Ahi Muhyeddin’in sağ olduğu, ikinci kitabede ise aynı yıl içerisinde öldüğü anlaşılmaktadır. Zaviye moloz ve kesme taştan yapılmış olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür.

Çöreğibüyük Tekkesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçe merkezinin doğusunda bulunan bu yapının kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Giriş portaline dayanılarak bu yapının XIV. yüzyılda yapıldığı ileri sürülmüştür. Günümüzde cami olarak kullanılan bu dergâh 1857 yılında portal dışında tamamen yenilenmiştir. Niksar’daki planı bilinen ilk zaviye olmasıyla da önem kazanan bu yapı ortada bir avlu olmak üzere üç eyvan ve köşe odalarından meydana gelmiştir. Bu plan şekli Gazneli Karahanlı ve Büyük Selçuklu devirlerinden beri uygulanan bir yapı tipidir. Giriş portali beden duvarı boyunca yükselmektedir. Portalin üç yanını kuşatan dört bordürlü palmet motifli bir kuşak çevirmektedir. Bundan sonraki giriş geçmeli taşlarla örülmüş basık kemerlidir. Kemerlerin köşelerine birer tane altı köşeli yıldızlar yerleştirilmiştir. Günümüze gelemeyen kitabenin yerinde ön ayaklarını kıvırarak oturmuş, başını geriye çevirmiş bir geyik figürü işlenmiştir. Bunun dışında Niksar’da günümüze gelebilen başka dergâh bulunmamaktadır. Ancak Niksar’da Ahi Pehlivan, Ahi Nehçuvan, Ahi Şahin, Haneman, Hankâh, Kalenderhane, Melik Danişmend Gazi, Mevlevihane, Nuraddin Halife, Sunguriye ve Şeyh Yakup Zaviyelerinin olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.

Tokat Hanları

XVII. yüzyılda Tokat’a gelen Evliya Çelebi on üç büyük handan söz etmiştir. Bunun dışında da başka hanlar olduğunu, ancak bunların o kadar ünlü olmadığını ileri sürmüştür. Tokat’ta han sayısının fazla oluşu ekonomik yönden şehrin ileri bir düzeyde olduğunu da göstermektedir. Bu hanlardan yedi tanesi günümüze gelemeyerek yıkılmıştır. Büyük olasılıkla da bu hanlar depremler sonucu ortadan kalmıştır.

Taş Han (Merkez)

Tokat Gazi Osman Paşa Caddesi’nde bulunan bu han halk arasında Voyvoda Hanı ismi ile tanınmıştır. Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemekle beraber Vakıf kayıtlarında 1631 yılında yapıldığı belirtilmiştir. XIX. yüzyılda Evkaf Nezareti tarafından satılmış, sonra yeniden Evkaf Nezaretinin mülkiyetine geçmiş, daha sonra da Adliye Vekâletine satılmıştır. Han bir süre de et ve sebze hali olarak kullanılmıştır. XX. yüzyılın sonlarında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş, Vakıf Öğrenci Yurdu olarak kullanılmaktadır. Han, kesme taş ve tuğladan, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen ve iki katlı olarak yapılmıştır. Hanın ortasında büyük bir avlu bulunmaktadır. Ayrıca girişte bir mescit ile 32 odaya yer verilmiştir. Hanın ikinci katında avluya bakan revakların arkasında odalar sıralanmıştır. Hanın toplam oda sayısı 112’dir. Doğu yönündeki birinci katta revak bulunmamaktadır. Depremlerden ötürü zarar gören han, zaman zaman onarılmış avlu revaklarının, kemerlerin araları duvar örülerek kapatılmış ve bu nedenle de orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. 1939 yılındaki depremde doğu yönündeki revak ve avludaki sundurmaların bir bölümü de yıkılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı onarım sırasında buradaki sundurmalar kaldırılmış, üst kat revakları camlı ve kapalı mekânlar haline dönüştürülmüştür. Hanın cephe görünümünde alt katta yuvarlak kemerli bölümler ve yuvarlak kemerli giriş kapısı, ikinci katta da dikdörtgen pencereler bulunmaktadır.

Sulu Han (Merkez)

Tokat il merkezinde Bedestenin yanında, Sulu Sokak’ta bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Bulunduğu sokaktan ötürü Sulu han ismi ile tanınmıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlar ve depremler nedeniyle de orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Büyük olasılıkla han XIX. Yüzyılda yapılmıştır. 1930 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmış, 1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek öğrenci yurduna dönüştürülmüştür. Han kesme taş ve tuğladan iki katlı olarak yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, kuzey ve güneydeki dış duvarları dışa kapalıdır. Giriş kapısı yuvarlak kemerlidir. Avlu etrafında revak ve arkasında odalar sıralanmıştır.

Yağcıoğlu Hanı (Merkez)

Tokat il merkezi, Sulu Sokak’ta bulunan bu hanın yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Han ile ilgili kitabe günümüze gelememiş, kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır. Han moloz taş ve tuğladan iki katlı olarak dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Mimari üslubu Taş Han ile benzerlik göstermektedir. Avlu etrafında revak ve odalardan meydana gelmiştir. Hanın giriş kapısı kısa kenarındadır. Han 1935 yılına kadar iyi bir durumda bulunuyordu. 1939 depreminde hasar görmüştür. 1935 yılında Tokat İtfaiyesi bu hanı kullanmış, 1985 yılında da yıktırılmıştır.

Develik (Deveciler) Han (Merkez)

Tokat il merkezinde, Takyeciler Camisi’nin güneyinde, Sulu Sokak’ta bulunan bu hanın kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca Vakıf kayıtlarında da yapımı ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır. Bununla beraber mimari üslubundan XV.-XVI. Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Han, kesme taş, moloz taş ve tuğladan iki katlı, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Ortadaki dikdörtgen avlunun etrafında hanın odaları sıralanmıştır. Yakın tarihlere kadar kalın çevre duvarları ayakta duran hanın diğer bölümleri depremlerden ötürü yıkılmıştır. Günümüzde han harap bir durumdadır. Yalnızca kuzey cephesindeki giriş portali, demir kapısı iyi bir durumdadır.

Paşa Han (Merkez)

Tokat il merkezinde, İvaz Paşa Mahallesi’nde, Sulu Sokak’ın sonunda bulunan bu han Sultan I.Mahmut döneminde Zararlızade Mehmet Paşa tarafından 1752 yılında yaptırılmıştır. Paşa Hanı kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Yuvarlak kemerli giriş portalinden dikdörtgen planlı bir avluya girilmektedir. Avlu içerisinde herhangi bir kalıntı günümüze gelemediğinden hanın planı hakkında bilgi yoktur. Bugün şahıs mülkiyetinde bulunan hanın portali camekânla kapatılmış ve ticarethane haline dönüştürülmüştür. Bu portal üzerinde iki hayvan figürü kabartma olarak işlenmiştir. Bunlar zincirle selvi ağacına bağlanmış iki kaplan figürüdür.

Sulu Sokak’taki Han (Merkez)

Tokat Gazi Osman Paşa Caddesi ile Sulu Sokak’ın başında bulunan bu hanın yapım tarihi ve banisi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Günümüze kısmen kapısı korunarak gelebilmiştir. İç yapıları yıkılmış, depo olarak kullanılmaktadır.

Tokat Saat Kuleleri

Tokat Saat Kulesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan saat kulesi Mutasarrıf Bekir Paşa ile Belediye Başkanı Enver Bey’in çabaları ile 1902 yılında yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümünde Anadolu’daki diğer bazı saat kuleleri ile birlikte bu saat kulesi de yapılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki mermer levha üzerinde yalnızca h.1317 (1901–1902) tarihi yazılıdır. Saat Kulesi kesme taştan, 33 m. yüksekliğindedir. Kare kaide üzerinde sekizgen gövdelidir. Bu gövdenin üzerindeki dışarıya doğru çıkıntılı silmelerle gövde üçe bölünmüştür. Bunun üzerinde de yine sekizgen, ancak daha dar biçimde üzeri kubbeli balkon çevresine dört yöne bakan yuvarlak saat kadranları yerleştirilmiştir. Kulenin girişi güney yönünde olup, aynı zamanda buraya dışarıya çıkıntılı, üzeri üçgen silme çatılı bir muvakkithane yerleştirilmiştir.

Zile Saat Kulesi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesinde, Zile Kalesi’nin ilçe merkezine bakan kapısı üzerinde bulunan bu saat kulesini, Ziya Paşa 1875 yılında yaptırmıştır. Ziya Paşa Zile’de yaptırdığı bazı yapıların yanı sıra kale kapısı üzerindeki kuleyi saat kulesine dönüştürmüştür. Büyük olasılıkla bu kule kale içerisindeki Eski Cami’nin minaresidir. Kule, yuvarlak gövdeli bodur ve tuğladan yapılmıştır. Üzerinde sekizgen cepheli saat kadranlarının yer aldığı kısım bulunmaktadır. Bu bölüm ahşaptan yapılmıştır. Anadolu Saat Kuleleri hakkında araştırma yapan Doç.Dr.Hakkı Acun bu saat kulesinin kitabesinin Tokat Müzesi’nde olduğu söylentisinden yola çıkarak, kitabeyi müzede araştırmış ancak bulamamıştır. Kulenin saat kadranları günümüze gelememiştir

Tokat Müzeleri

Tokat Müzesi (Merkez)

Tokat’ta müzecilik çalışmalarına Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1926 yıllarında başlanmıştır. Emekli öğretmen Halis Turgut Cinlioğlu Tokat çevresinden topladığı eserleri Gökmedrese’de bir araya getirmiş ve böylece Tokat’ta ilk müzenin kuruluş çalışmaları başlamıştır. Eserlerin toplandığı Gökmedrese, Muinüddin Pervane Bey tarafından 1277 yılında yaptırılmıştır. Selçuklu dönemine tarihlenen bu yapı Kırkkızlar Medresesi ismi ile de tanınmış, uzun süre medrese daha sonra da darüşşifa olarak hizmet vermiştir. Gökmedrese açık avlulu, iki katlı, iki eyvanlı ve revaklı bir yapıdır. Çinili taş porteli ile Anadolu Selçuklularının yapmış olduğu en güzel örneklerden birisidir. Medresenin ana eyvanının bulunduğu kuzey mekânda da Pervane Muinüddin Süleyman’a ait mezarlık bulunmaktadır. Halk arasında Kırkkızlar Türbesi olarak tanınan bu yerde 20 sanduka bulunmakta olup, bunlar müzeye ayrı bir görünüm kazandırmaktadır. Müze 1974 yılına kadar hizmet vermiş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce başlatılan onarım çalışmaları nedeniyle müze bir süre kapatılmıştır. Bundan sonra çevredeki bazı evler kamulaştırılmış, çevrenin düzenleme ve tanzimi yapıldıktan sonra müze 22 Ocak 1983’te ziyarete açılmıştır. Müzenin alt ve üst katındaki odalarda eserler kronolojik olarak sergilenmiştir. Meşat Höyük, Ulutepe, Niksar başta olmak üzere çevreden çıkarılan arkeolojik eserler ve yöresel etnoğrafik malzemeler müzenin ana eserlerini oluşturmaktadır. MÖ.3000 yılına tarihlenen Eski Tunç Çağı’ndan başlayarak, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler müzede ayrı bölümler halinde teşhir edilmiştir. Bunların yanı sıra yörede yapılan kurtarma kazıları sonucunda ele geçen eserlerle de koleksiyonlar her geçen gün biraz daha zenginleşmektedir. Müze girişinin al katındaki odalarda İlk Tunç Çağı’ndan başlayarak Hitit; Frig (Demir Çağı) dönemi eserleri, İsa ve Meryem heykelleri, Aziz Christina’nın mumdan yapılmış heykeli, ikonlar gibi kilise eşyaları sergilenmektedir. Müzenin bu bölümündeki kubbeli mekânda ise Osmanlı dönemine ait yazma eserler ve yazı takımları teşhir edilmektedir. Medresenin güney eyvanındaki mescidin olduğu yerde ise halı, kilim, heybe, Tokat yazmaları gibi yöresel dokumalar sergilenmektedir. Bundan sonraki mekânlarda geleneksel erkek giysileri, kadın giysileri, takılar, aydınlatma araçları, hamam eşyaları gibi etnografik eserlere yer verilmiştir. Bunları ev dokuma tezgâhı, el yazmaları, kalıpları, XIX. yüzyıla ait barut kapları ile bakır kaplar, özellikle Tokat bakırcılık sanatının örnekleri ve kapı tokmakları tamamlamaktadır. Müzenin üst katının bir bölümü idari hizmetlere ayrılmış, güney revaka açılan odalarda ise sikkeler, altın süs eşyaları, Ulutepe kurtarma kazısı buluntuları, Roma dönemine ait pişmiş toprak, metal ve cam eserler ile Bizans dönemine ait eserler sergilenmektedir. Müzenin avlusunda ise; Helenistik, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait büyük boyutlu taş eserler teşhir edilmektedir. Bunların başında mimari parçalar, sütunlar, heykeller, kitabeler, steller, Roma dönemine ait öküz başlı stel, Selçuklu mermer fıskiyesi ve mezar taşları gelmektedir. Bahçe girişinin sağ ve solundaki revakların önünde Osmanlı ve Selçuklu mezar taşlarının yanı sıra sağ köşede de mermer bir çeşme bulunmaktadır. Eski bir Osmanlı konağından getirilmiş olan bu çeşme, Osmanlı taş işçiliğinin güzel bir örneğidir. Gazi Osman Paşa Bulvarı Tel. (0356) 214 52 61 Fax: (0356) 214 15 09

Latifoğlu Konağı (Merkez)

Tokat il merkezi, Gazi Osman Paşa Bulvarı’nda bulunan Latifoğlu Konağı XIX. yüzyılın sivil mimari örneklerindendir. Konak L şeklinde bir plan düzenine göre iki katlı olarak yapılmıştır. Ahşap karkas ve arası kerpiç dolgulu olan konağın üzeri alaturka kiremitli kırma bir çatı ile örtülmüştür. Önündeki taş döşeli avlusunda da bir havuzu bulunmaktadır. Konağın zemin katında soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümlerinden oluşan kare planlı bir hamamı bulunmaktadır. Ayrıca bu hamamın yanında ocaklı oturma odaları ve mutfağa yer verilmiştir. Üst katta harem, selamlık ve yatak odaları bulunmaktadır. Bu konak kalem işi ve alçı süslemeleri ile zengin bir görünüme sahiptir. Özellikle dolap ve yüklük kapakları, kapılar ahşap oymalarla bezenmiş, havuz başı odasının duvarları ise çiçek motifli ve İstanbul manzaralı panolarla bezenmiştir. Üst kattaki paşa odasının Barok tavan göbeği sözcüğün tam anlamı ile ahşap bir dantelâ gibi işlenmiştir. Ayrıca ocak davlumbazları, tepe pencereleri, alçı bezemeler ve alçı vitraylar da onları tamamlamaktadır. Osmanlı sanatının en güzel örneklerinden olan ocak davlumbazları, tepe pencereleri burada bulunmaktadır. Özellikle paşa odasının ocak davlumbazı üzerindeki akantus yaprakları, havuz başı odasında bulunan ocak üzerindeki alçı üzerine yapılan karanfil, lale gibi çiçek motifleri dönemin bezeme sanatını yansıtmaktadır. Tepe pencerelerindeki alçı vitraylardaki Mühr-ü Süleyman motifleri de Osmanlı sanatında sık kullanılmış bir motif olup, burada da uygulanmıştır. Latifoğlu Konağı Kültür Bakanlığı tarafından 1990 yılında restore edilmiş, tanzim ve teşhiri yapıldıktan sonra Müze-Ev olarak ziyarete açılmıştır. Konağın mimari yapısının ve bezemelerinin yanı sıra içerisinde etnoğrafik malzemeler teşhir edilmektedir. Bunların başında yöresel takılar, ateşli ve kesici silahlar, porselenler, el işleri gelmektedir. Gazi Osman Paşa Bulvarı Tel: (0356) 214 36 84 Faks: (0356) 214 15 09

Mozaik Müzesi (Sulusaray)

Tokat ili Sulusaray ilçesinde bulunan antik Sebastapolis kentinde, Tokat Müzesinin 1986-1991 yıllarında yapmış olduğu kazılarda Eski Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmuştur. Ayrıca burada Roma dönemine tarihlenen mozaikler de bulunmuştur. Sulusaray’da müze olmaması nedeniyle ortaya çıkan bu eserler, Tokat Müze Müdürlüğü’nün yapmış olduğu bir binada, depo niteliğinde koruma altına alınmıştır. Sulusaray bir açık hava müzesi niteliğindedir. Bu konuda bir müze kurma çalışmaları sürdürülmektedir.

Tokat Kaleleri

Tokat Kalesi (Merkez)

Tokat il merkezinin kuzeybatısında, yöreye hâkim bir yükseklikte, kayalık alanda bulunan bu kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla beraber, MS.V.-VI. Yüzyıllarda bu kalenin bilindiği kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu dönemde kale Eudoksia veya Dokeia olarak tanınıyordu. Danişmentli Melik Ahmet Gazi tarafından 1074 yılında ele geçirilmiş, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı egemenliğine girmiştir. Osmanlı tarihçileri bu kaleden birinci derecede “müstahkem mevkii” olarak söz etmişlerdir. Timur ve Şah İsmail’in akınları sırasında da bu kale ele geçirilememiştir. Ayrıca kalenin Çardak-ı Bedevi denilen zindanında Bizans İmparatoru A.Diogenis başta olmak üzere birçok ünlü kişinin tutsak olduğu da yine kaynaklardan öğrenilmektedir. Evliya Çelebi 1656 yılında Tokat’a gelmiş ve bu kaleden söz etmiştir: “Kale yüksek bir tepe üzerinde, kesme taş ile yapılmış olup o kadar büyük değildir. Etrafı burçlar ve kuleler ile süslenmiş olup, etrafında hendek yoktur. Korkusuz bir surdur ki Samanyolu gibi göğe baş uzatmıştır. Dört tarafı çok sarp olduğundan asla hendek olacak yeri yoktur. Bütün etrafı şahin, kartal ve zağanos yuvaları, çeşitli rengârenk kayalardır. Batıya bakan bir kapısı vardır. Kalenin içinde dizdar evi, kethüda, imam, müezzin ve kale mehterhaneleri, cephane odaları, zahire ambarları, su sarnıçları, ceylan yolu adlı suyolları vardır ki tam 362 basamak taş merdivenle nehre inilir. Batı tarafındaki ayar kayası bu kaleye havaledir. Yıldırım Han Camii var diğerlerden bir şey yok. Göğe kadar yükselmiş bir kale olmakla değme adam bir saatte çıkamadığından gece gündüz kapısı kapalıdır. Bekçileri daima bekleyip, silahla hazır dururlar. Çünkü aşağı şehir ahalisinin bütün kıymetli malları kalede muhafaza olunur. Tokat’ın bütün suçlu ve katilleri burada mahpustur ki Kudüs-ü Şerif zindanında ve Acemlerin Kahkaha Kalesine benzer.” Günümüze Evliya Çelebi’nin sözünü ettiklerinden yalnızca duvarlar gelebilmiştir. Kale, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde onarılmış, yeni yapılar eklenmiş, savunma ve gözetleme kuleleri yapılmıştır. Kale iç ve dış duvarlar olmak üzere iki sıra surla korunmuştur. Doğu-batı yönünde iki kaya grubu üzerinde yer alan kalenin takviye kuleleri ile burçları bulunuyordu. Ancak depremler kuzey ve güney yöndeki duvarları bütünüyle yıkmıştır. Yalnızca baş burç ile ayar kayası üzerindeki duvarlar sağlam kalabilmiştir. Kaleye kuzey yönündeki kayalara oyulmuş bir oyuktan girilmektedir. İçeride erzak depoları, sarnıç, cephanelik, korunma amaçlı yapılar, emanet odaları ve bir de cami bulunuyordu. Ancak günümüze bunlarla ilgili temel kalıntıları ve bazı tonozlar gelebilmiştir. Dışarı ile bağlantıyı sağlayan basamaklı tünelin ağzı batı yönünde olup, günümüzde iyi durumdadır. Kalenin güney batısında kaya mezarlarına rastlanmıştır. Büyük ihtimalle bu mezarlar Galatlara aittir.

Akıncı Kalesi (Almus)

Tokat ili Almus ilçesi, Akarçay yakınında Tozanlı ve Kelkit vadilerine hâkim tepeler üzerinde kurulmuştur. Garnizon kalesi niteliğindeki bu kaleden hemen hemen hiçbir kalıntı günümüze gelememiştir. Yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamakta olup, kaynaklarda da herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Günümüze gelebilen kalıntılar kalenin moloz taştan yapıldığını göstermektedir.

Niksar Kalesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde bulunan bu kale, Maduru ve Çanakçı dereleri arasındaki yüksek tepe üzerinde yapılmıştır. Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır. Bununla beraber, bu kalenin Roma döneminde yapıldığı, Bizans, Danişmentli ve Selçuklu dönemlerinde yapılan eklerle genişletilerek kullanıldığı bilinmektedir. Ancak kaleden günümüze gelebilen duvarların hangi döneme ait olduklarını söylemek oldukça güçtür. Bu arada bazı bölümlerinin Pontus döneminde yapıldığı da sanılmaktadır. Dış kalenin burçlarından biri üzerinde bulunan ve sonradan da Melik Gazi Türbesi’ne götürülen bir kitabede Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ın 1179 tarihinde yaptığı onarım belirtilmektedir. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir: “Bu imareti, El-Melikü’l-Kahir Rüknü’d-Devleti ve’d-Din Abû’l Muzaffer Süleyman Şah bin Kılıç Arslan –Allah o’nun yardımı ile aziz kılsın-‘ın emri ile (beş yüz) yetmiş dört yılı Zi’l-Hiccesinde Cemaleddin yapmıştır.” Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kalenin doğu, batı ve güneyinde üç kapısı olduğunu, kale içerisinde ılıca, kuyu, 300 ev, ambar, cephanelik ve kiliseden bozma bir cami olduğunu belirtmiştir. XIX. yüzyıl kaynaklarında kalenin yedi kapısı olduğuna değinilmiştir. Günümüzde bunlardan altı tanesinin yeri bellidir. A.Gabriel kalenin birçok bölümünün XVIII. yüzyılda yapıldığını belirtmiştir. Kale iç, orta ve dış olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir. İç kalenin kuzeyi büyük ölçüde iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Orta ve dış kalenin doğu kısımdaki bölümleri ayakta kalabilmiş, batısı yıkılmıştır. Ancak sağlam kalan duvarlar ise bugün evlerin arasında sıkışıp kalmıştır. Kalenin ve sur duvarlarının yapımında moloz ve kesme taşlar kullanılmıştır. Köşelerdeki bağlantılar ise tamamen kesme taştandır. Kalenin Çanakçı Deresi yönündeki eğimli yamacında üç sıra halindeki dayanak duvarları görülmektedir. Maduru Deresi’ne inen dik yamaçta ise yalnızca iç kalenin duvarları ayaktadır. Bu duvarlar yuvarlak ve dört köşe burçlarla sağlamlaştırılmış ve zaman zaman da onarılmıştır.

Zile Kalesi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesinin merkezinde bir höyük üzerinde bulunan bu kale, Zile Ovası’na hâkim bir konumdadır. Günümüzde kale içerisinde çevreye dağılmış durumda Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçalar ve kitabeler bulunmaktadır. Bunlara dayanılarak kalenin Roma döneminde MS.I.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Bundan önce Seleukoslu Mithriadates’in burada bir şato yaptırdığı, bu şatonun yeraltı geçitleri ve askeri amaçlı yapılar olduğu bazı kaynaklarda yazılıdır. Kalenin h.737 (1336) tarihli bir kitabeden; Ertena Beyi Alâeddin Bey zamanında onarıldığı ve buraya bazı ekler ile bir de zaviye yapıldığı anlaşılmaktadır. Kale kesme ve moloz taştan yapılmış, duvarları yuvarlak burçlar ile güçlendirilmiştir. Ziya Paşa 1875 yılında buraya geldiğinde kale içerisinde askerlik şubesi ve bir de okul yaptırmıştır. Ayrıca kalenin yuvarlak kemerli bir niş içerisindeki yine yuvarlak kemerli kapısının bulunduğu yerdeki kuleyi Saat Kulesine dönüştürmüştür.

Turhal Kalesi (Turhal)

Tokat ili Turhal ilçe merkezine hâkim tepe üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaleden günümüze çok az bir kalıntı gelebilmiştir. Bunlar iki burç kalıntısı ile yeraltı geçitleridir. Bunun dışında kaleye ait yapı malzemeleri kale eteğinde kurulan şehir için sökülmüştür.

Tokat Köprüleri

Hıdırlık Köprüsü (Merkez)

Tokat il merkezinde, Tokat-Amasya yolunda, Yeşilırmak üzerinde bulunan bu köprü halk arasında Tozanlı, Tokat, Yeşilırmak, Büyük Kemer isimleri ile de tanınmaktadır. Kitabesinden öğrenildiğine göre; Selçuklu döneminde Pervane Seyfeddin Hamit tarafından 1250 tarihinde yaptırılmıştır. Beş satırlı olan bu kitabe üst üste konulmuş iki mermer üzerine son derece girift bir Selçuklu sülüsü ile yazılmıştır. Bunlardan üstteki üç satırlık kitabe daha büyük, iki satırlık ikinci kitabe ise daha küçüktür. Köprünün mimarı İbn El Hâkim ismi ile tanınan Ebu’l Ferecoğlu Bahaddin Mehmet’tir. Bu köprünün Selçuklu tarihinde önemli bir yeri vardır. Selçuklu hükümdarı II.Gıyaseddin Keyhüsrev h.644 (1246) yılında öldüğü zaman İzettin Keykavus, Rükneddin Kılıçaslan ve Alaeddin Keykubat isimli üç oğlu birbirleri ile saltanat kavgasına düşmüşlerdir. Bunun üzerine devletin parçalanmaması için Emin Karatay başta olmak üzere Selçuklu devletinin ileri gelenleri araya girmiş ve üç kardeşi anlaştırmıştır. Bunun sonucu olarak da bu üç kardeş h.647 (1249) yılından h.655 (1257) yılına kadar devleti birlikte yönetmişlerdir. Bu köprünün yapımı da üç kardeşin birlikte hükümdarlık yaptıkları döneme, h.648 (1250) yılına rastlamaktadır. Bu üç kardeşin ilk defa birlikte yazdırdıkları bir kitabe de bu köprüde bulunmaktadır. Kesme taştan beş sivri gözlü olan köprü, 117 m. uzunluğunda, 6.50 m. genişliğindedir. En büyük kemer açıklığı on metredir. Köprü kemerlerinin çevresine ince bir tahfif kemeri yerleştirilmiş olup, bu kemer tempan duvarları ile aynı yüzeydedir. Aynı zamanda bu kemerler geniş ayaklar üzerine oturtulmuştur. Önlerinde memba tarafında üçgen, mansap tarafında da yuvarlak selyaranlar bulunmaktadır.

Karaltan Köprüsü (Merkez)

Tokat il merkezinde, Dökme Tepe-Pazar Yolu’nda, Yeşilırmak’ın üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Büyük olasılıkla da XVI. Yüzyıl eseridir. İlk yapımından sonra duvarlarından bir bölümü yıkılmış ve onarılmıştır. Köprü kesme taştan dört gözlü olarak yapılmıştır. Köprünün uzunluğu 75.50 m. dir. Sivri kemerli gözler tempan duvarlarına göre daha içeride yapılmıştır. Ortadaki büyük kemerin üzerinde korniş taşı bulunmaktadır. Onun da üzerine iki sıra halinde kesme taş bir korkuluk yerleştirilmiştir. Ayaklarının önüne yuvarlak külahlı selyaranlar oturtulmuştur.

Leylekli (Yılanlı) Köprü (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, Çanakçı Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak yapı üslubundan Roma veya Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Köprü Osmanlı döneminde kullanılmış ve yapılan eklerle de bugünkü şeklini almıştır. Köprünün kemer kısmının ağzındaki bir kabartmada ağzında yılan tutan bir leylek görülmektedir. Bu nedenle de köprüye Leylekli veya Yılanlı Köprü ismi verilmiştir. Köprü kesme taştan yuvarlak tek gözlü olarak yapılmıştır.

Talazan Köprüsü (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Niksar-Erbaa yolunda Kelkit Nehri üzerindedir. Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan ve bazı kaynaklarda da XIII. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı ileri sürülmüştür. Köprü kesme ve moloz taştan yapılmış, yedi sivri kemerli gözlü, iki yana meyilli olarak yapılmıştır. Duvar örgüleri arasındaki taş işçiliğinin farklılığından ötürü de değişik zamanlarda onarıldığı anlaşılmaktadır. Köprünün ortasındaki en büyük olan kemer gözü yıkılmış ve bu aradaki boşluk düz bir demir köprü ile birleştirilmiştir.

Hamidiye Köprüsü (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, Yeşilırmak üzerinde bulunan bu köprüyü Sivas Valisi Halil Hamid Paşa 1882–1885 yılında yaptırmıştır. Kesme taştan yapılan köprü yıkılmış ve günümüze yalnızca ayakları gelebilmiştir.

Sulusaray Köprüsü (Sulusaray)

Tokat ili Sulusaray ilçesinde bulunan bu köprü günümüze harap bir durumda gelmiştir. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi de bilinmemektedir. Yapı üslubundan Roma dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kesme ve moloz taştan yapılmış olan köprü günümüzde kullanılmamaktadır.

Turhal Köprüsü (Turhal)

Tokat ili, Turhal ilçesinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Kesme taştan yapılan köprü, yuvarlak kemerli tek gözlüdür. Köprü yakın tarihlerde yapılan onarımlarla yenilenmiş olup, özgünlüğünden kısmen uzaklaşmıştır.Günümüzde halen kullanılmaktadır.

Tokat Hamamları

Pervane Hamamı (Merkez)

Tokat Kâbe-i Mescit Mahallesi’nde bulunan bu hamamın yapım tarihi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber Pervane Darüşşifası ile birlikte Selçuklu Veziri Muinüddin Pervane tarafından 1275 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Günümüzde toprak zemininin altında kalmış olan bu hamamın kadın ve erkekler kısımlarının birbirine simetrik iki ayrı bölüm olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Belediye tarafından 1951’de yapılan restorasyon sonucu özelliğini tümü ile yitirmiştir. Günümüze gelen orijinal kalıntılarından kesme taştan yapıldığı, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Mustafa Ağa Hamamı (Merkez)

Tokat Sulu Sokak’ta, Takyeciler Camisi’nin kuzeyinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan Selçuklu döneminde, XIII. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Hamam çifte hamam plan düzeninde, kadın ve erkekler bölümleri ayrı ayrı olmak üzere moloz taştan yapılmıştır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık ve ılıklığın üzeri birer tuğla kubbe ile örtülüdür. Günümüzde onarılmış, özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmış olup, halen kullanılmaktadır.

Sultan Hamamı (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Restorasyonlar sonucunda orijinalliğini tümü ile yitirmiştir. Hamamın XIII. Yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Kesme ve moloz taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin üzeri tuğla kubbelerle örtülmüştür. Günümüzde halen kullanılmaktadır.

Yörgüç Paşa Hamamı (Merkez)

Tokat İvaz Paşa Mahallesi’nde, Paşa Hanı’nın yakınında, dört yol kavşağında bulunan hamam Sultan II.Murat zamanında, padişahın lalası Yörgüç Paşa tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır. Moloz taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin üzeri içten tromplu, tuğla kubbe ile örtülmüştür. Soğukluk kısmında kubbe dışında kalan bölümler kırma çatı ile örtülmüştür. Hamam Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1948 yılında restore edilmiş olup, orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Günümüzde halen kullanılmaktadır.

Ali Paşa Hamamı (Merkez)

Tokat il merkezindeki Ali Paşa Camisi’nin doğusunda bulunan bu hamam Ali Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1866 yılında onarılmış ve işletmeye açılmıştır. Osmanlı Hamam mimarisindeki çifte hamam plan düzeninde yapılan hamam kesme taştan yapılmıştır. Kadınlar ve erkekler bölümleri birbirlerine bitişik iki ayrı yapı halindedir. Kuzey yönündeki kadınlar bölümü soyunmalık, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Bunlardan kadınlar bölümünün soyunmalığı kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbe altına bir şadırvan yerleştirilmiştir. Sıcaklık haç planlı ve dört eyvanlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Eyvanlar beşik tonozla örtülmüştür. Erkekler bölümü ise yine aynı şekilde yapılmış olmasına rağmen soyunmalık bölümü biraz farklı olup, güneyine beşik tonozlu bir bölüm eklenmiştir. Sıcaklık bölümü haç planlı olup, göbek taşının üzeri kubbe ile örtülüdür. Dört yanda eyvanlar ve kubbeli halvet odacıkları bulunmaktadır.

Büyük Hamam (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Kaleiçi Mahallesi, Fatih Sultan Mehmet Caddesi’nde bulunan bu hamamın banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir. Bunu belirten kitabesi de günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan XIV.-XV.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Moloz taştan yapılan hamamın üzeri kubbe ile örtülmüştür. Batı-doğu doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Soğukluk ve güneyindeki ılıklık sekizgen planlı olup, her ikisi de ayrı ayrı birer kubbe ile örtülüdür. Ilıklığın kuzeydoğusundaki bir kapıdan sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kuzey, güney ve doğu yönlerinde birer eyvan ve doğu eyvanının iki yanında da halvet hücreleri bulunmaktadır. Bu bölümün üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Halvetler de küçük tromplu kubbelerle örtülüdür. Halvet hücrelerinin kurnaları yekpare taştan oyulmuştur. Bunlardan kuzey duvarındaki kurnanın üç kenarı figürlüdür. Burada üst tarafı çıplak peştamallı bir insan resmedilmiştir. Kurnanın batı yüzünde ise hayvan mücadele sahneleri görülmektedir. Burada gagası ile ördeğe benzer bir hayvan ile yırtıcı bir kuş tasvir edilmiştir. Kurnaların doğu yüzlerinde ise kâse üzerinde profilden iki tavus kuşu görülmektedir.

Çavuş Hamamı (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Taşra Mahallesi, Çavuş hamamı Sokağı’nda bulunan bu hamamın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XV. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Hamam moloz taştan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık kısmı yenilenmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Soğukluk sivri beşik tonozlu bir eyvanla kareye dönüştürülmüştür ve bunun üzeri de pandantifli kubbe ile örtülmüştür. Enine dikdörtgen planlı olan sıcaklık kuzey ve güney yönündeki iki sivri beşik tonoz ve ortası da pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Hamam değişik zamanlarda yapılan onarımlarla yenilenmiş olmasına rağmen yekpare taştan oyulmuş olan kurnaları orijinalliğini korumuştur.

Yeni Hamam (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Keşfi Meydanı’nda Keşfi Osman Efendi Camisi’nin karşısında bulunan bu hamam Ünye Hamamı ismi ile de tanınmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Ancak Vakıf kayıtlarında 1574 tarihli Yeni Hamam’dan söz edilmektedir. Kayıtlardaki bu hamamın aynı hamam olduğu sanılmaktadır. Hamam 1975 yılında onarılmış ve özelliğinden uzaklaşmıştır. Bu onarım sırasında soğukluk ve sıcaklığın halvet hücrelerinin kubbeleri delinerek betonarme ayaklar dikilmiştir. Hamamın üzerine de bir otel yapılmıştır. Hamam sıvalı olduğundan yapı malzemesi anlaşılamamıştır. Bununla beraber diğer hamamlar dikkate alındığında moloz taş örgülü olduğu sanılmaktadır. Hamam dikdörtgen planlı olup, onarımlar nedeni ile de planı oldukça değiştirilmiştir. Yalnızca sıcaklık kısmının ortada kubbe, iki yanda da beşik tonozlu iki bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır. Soğukluk ve aynı eksen üzerindeki ılıklık ilk yapılışında sekizgen planlı iken, sonradan daire şekline dönüştürülmüştür.

Çifte Hamam (Zile)

Tokat ili Zile ilçesi, Sakiler Mahallesi’nde bulunan bu hamam Taceddin İbrahim Paşa tarafından 1656–1657 yıllarında yaptırılmıştır. Moloz taştan yapılan hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soğukluk kısmı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Ilıklık kısmı ise sivri kemerli tonozlu kare planlıdır. Sıcaklık yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülü olup, kare planlıdır. Köşe hücreleri ve ortasında da göbek taşı bulunmaktadır.

18 Aralık 2008 Perşembe

Tokat Çeşmeleri

Tokat’ta çok sayıda çeşme olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Ancak bunların büyük bir kısmı günümüze gelememiştir. Evliya Çelebi de bu çeşmelerden bazılarına değinmiştir: ”…Muhammed Ecib içinden (Oğul Bey Çeşmesi), soğuk güzel suyu vardır. Musluklu değildir. (Soğukpınar, Çerbikpınar, Pazarcık Pınarı), başı, önce Osman Efendi evinden çıkan bir ab-ı hayattır. Mevlevihane Çeşmesi: Tarihi çeşme-i ab-ı hayat buldular. Sene 1056” dedikten sonra, bunlardan başka “…daha yüzlerce çeşme vardır ki tarih ve diğer şeyleri ile yazsak söz uzar” demektedir. Buradan da Tokat’ta çok sayıda çeşme olduğunu öğreniyoruz. Tokat çeşmelerinin en tanınmışları Oğul Bey Çeşmesi, Soğukpınar Çeşmesi, Çerbikpınar Çeşmesi, Pazarcık Çeşmesi, Mevlevihane Çeşmesi, Acemşir Çeşmesi, Alaca Çeşmesi, Şeyh Şehabettin Çeşmesi, Uzunseki Çeşmesi, Kasaphane Çeşmesi ve Musa Bey Çeşmesi’dir.

Alaca Çeşme (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Karaarslan isimli bir kişi 1282 yılında yaptırmıştır. Çeşme moloz taştan, yuvarlak kemerlidir. Üzerinde kitabesi, niş içerisinde de musluk ve yalak taşı bulunuyordu. Bu çeşme günümüze gelememiştir.

Şeyh Şehabettin Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Şeyh Şehabettin 1304 yılında yaptırmıştır. Moloz taştan, yuvarlak kemerli ve üzerinde kitabesi bulunan bir çeşme idi. Çeşme günümüze gelememiştir.

Uzun Seki Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi İlyasoğlu Solak Ali isimli bir kişi 1495 tarihinde yaptırmıştır. Moloz taştan yapılmış olan bu çeşme yuvarlak nişli idi. Üzerinde kitabesi bulunuyordu. Bu çeşme de günümüze gelememiştir.

Acepşir Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Hacı Mahmut bin-i Hacı Ahmet 1586 yılında yaptırmıştır. Moloz taştan, yuvarlak nişli olan çeşmenin nişi içerisinde ayna taşı ve yalak taşı bulunuyordu. Bu çeşme de günümüze gelememiştir.

Musa Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde Musa Bey’in yaptırmış olduğu bu çeşme 1595 tarihli idi. Moloz taştan yuvarlak nişli bir çeşme olup, günümüze gelememiştir.

Eski Kasaphane Çeşmesi (Merkez)

Tokat Eski Kasaphane Mahallesi’nde bulunan bu çeşmeyi Sefer Paşa 1653 yılında yaptırmıştır. Moloz taştan ve kesme taştan yapılan bu çeşme de günümüze gelememiştir.

Takyeciler Çeşmesi (Merkez)

Tokat Takyeciler Mahallesi’nde, Takyeciler Camisi’nin yanında bulunan bu çeşme kesme taştan, duvara bitişik olarak yapılmıştır. Kesme taştan cephesinin içerisine tuğladan sivri bir kemer yerleştirilmiş bunun içerisine musluk, altına da yalak taşı konulmuştur.

Lülecizade Kardeşler Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Çöreğibüyük Camisi’nin karşısında bulunan bu çeşme, Harmancık Tepesi’ndeki nekropol alanından getirilen bir Roma lahtine yapılmıştır. Çeşmenin üzerindeki kitabesinden Lülecizâde kardeşler tarafından 1921 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir. Kitabe: “Merhaba ey yolcu kardaşlar size hep merhaba Okuyun bir Fatiha ruhumuz bulsun sefa Ziya, Nazif, Asaf, Fahri, Sıdkı şehittir dünyadan şimdi oldular cüdâ Şûyu bulan Sâlih kardeş razı olsun evvel Hüdâ Din yolunda can virmişiz canımız olsun feda İçin suyı beşimizin ruhu bulsun gıda İşbu çeşme sene bin üç yüz kırkda buldı nema İçin afiyetle gidin selametle Lülecizâde biraderler 1340 (1921)” Çeşmenin üzerindeki lahit kapağının bir köşesinde sürüsünü otlatan bir çoban, diğer kenarında da bir ineği sağan kadın tasvir edilmiştir.

Kaleiçi Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde dış kale içerisinde bulunan Ulu Cami’nin karşısındaki kapının içerisinde bulunan bu çeşmenin kitabesi günümüze gelmişse de yazıları silindiğinden tam olarak okunamamıştır. Bu nedenle de banisi bilinmemektedir. Ancak okunabilen h.1087 tarihinden 1676 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir. Çeşme kesme taştan, sivri kemerlidir.

Hoca Sultan Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili, Niksar ilçesi Kılıçarslan Mahallesi’nde, Hoca Sultan Camisi yanında bulunan bu çeşme, bir evin bahçe duvarına bitişik olarak Hacı Hasan Ağa tarafından 1897 yılında yaptırılmıştır. Çeşme üzerindeki kitabeyi Abdülkadir Gürer okumuş ve Halit Çal da ondan naklen almıştır. Kitabe: “Ma’şa’allah bû şû âb-ı zülâldür Azizim afiyetle iç helaldür Hacı Hasan Ağa bu hayrı… İdüb makşad rızây-ı Zülcelâldür Yapıldığı zaman işde busâldur sene 1315 (1897)” Çeşme kesme taştan sivri kemerli bir niş içerisinde ayna taşı ve musluğu bunun altında da yalak taşı bulunmaktadır.

Arasta Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, Arasta Çarşısında bulunan bu çeşmenin banisi bilinmemektedir. Kitabesinden 1903 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Kitabe: “Gelin bu çeşmeden içelim âb-ı Sa’y idenler içsün cennet şarabı sene 1321 (1903)” Çeşme moloz taştan yuvarlak bir niş içerisindedir.

Ulu Cami Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, ilçe merkezinin doğusunda, Fatih Sultan Mehmet Caddesi’nin sonunda Ulu Cami’nin önünde bulunan bu çeşmenin banisi bilinmemektedir. Çeşme üzerindeki bir yazıdan h.1331–1332 (1912–1913) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Çeşme moloz taştan, sivri kemerli olarak yapılmış, kemerler duvarlara bitişik iki sütun üzerine oturtulmuştur. Ayna taşı ve yalağı bulunan çeşmenin üst köşesinde birer güçle motifi bulunmaktadır.

Çarşı (Narlı Çeşme) Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi Eski Hükümet Konağı’nın önündeki cadde üzerinde bulunan çeşmenin kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak, üzerindeki motiflerden XIII. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze gelebilen çeşmenin XIX. Yüzyılda eski ayna taşından yararlanılarak yenilendiği sanılmaktadır. Oldukça düzgün kesme taştan yapılan çeşmenin ayna taşı dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır. Ayna bir nar ağacı ile bezenmiştir. İki yanında simetrik bordürler bulunmaktadır. Bu bordürlerde selvi, balık ve tavus kuşu motifleri bulunmaktadır. Bu motiflerin benzerleri XIII. Yüzyıl Selçuklu sanatında kullanılmıştır.